85 YAŞINDA BİR KADIN YÜZÜNÜ GERDİRDİ
- Yurdışından gelen çok hastanız var mı?
- Var. Geçenlerde Avustralya'dan Türkçesi zayıf bir Türk genç kız geldi. 'Beni nereden buldun?' dedim. İnternetten araştırmış.
- En küçük, en yaşlı hasta sınırınız...
- Burun ameliyatları 18, çok büyük memeleri olanlar 16 yaş civarında oluyor. Onun dışında çok gençlerde ameliyat yapmak istemiyorum. En yaşlı da 85 yaşında bir hanım geldi, öne bükülmüş bir haldeydi. 'Herhalde yanlışlıkla geldi,' diye düşündüm. Yüzünü gerdirdi, mutlu şekilde gitti.
- Ne güzel... 80'li yaşlarda Avrasya Maratonu'na katılan, dağlara tırmananlar da var.
- Babam 83 yaşında, bu yıl İtalya'ya İtalyanca kursuna gitti. Defteri, kalemini alıp sabahları dersine girdi, imtihandan geçti. Onlarda acayip bir yaşam sevinci var. Ben 83 yaşında lisan kursuna gider miyim? Pek gitmem gibi geliyor.
- Babanız estetik cerrah Atilla Oymak hâlâ ameliyatlara giriyor mu?
- Tabii. Konuşmalar hazırlıyor, heyecanı hiç bitmedi. İçki içmez, her gün en az sekiz saat uyur, kendine iyi bakar.
- Hiç operasyon yaptırdınız mı kendinize?
- Evet. Fıtık ameliyatı oldum.
- Gerekirse yüzünüze yaptırır mısınız?
- Yaptırırım tabii neden yaptırmayayım? İyi bir doktor ararız o zaman. Şu an tatil sonrası iyi de kışın çalışırken muayenehaneden dönerken asansörde ışıklar yüzüme vurunca, aynada çok şey görüyorum. Yüz aşağıya inmiş, gözler gitmiş, kırışıklıklar artmış. 'Bu ben miyim?' diyor insan.
NIP TUCK HOKKABAZLIK
- Estetik cerrahların hayatını anlatan Nip Tuck gibi dizileri inandırıcı mı?
- Mümkün değil. Yıllar önce basketbol oynardım, bir gün, 'İncesin, git halter yap,' dediler. Halter yaptım, sahaya çıktığımda attığım şut önüme düştü. Halter çalışınca elinin zarafeti gidiyor, beton gibi oluyorsun. Diziye bakıyorum, adam sabah karate, body yapıyor, sonra gidip ameliyat yapıyor. O günler aklıma geliyor; ya biz yanlış yapıyoruz ya da onlar atıyor. Böyle bir şey dünyada yok. Siz hiç sabah karate yapıp, sonra ameliyata giren cerrah gördünüz mü? Biz ortalama 200 cc'lik dolgu koyarken dizideki kadınların hepsi 400 cc'lerde. Zaten bir bölüm seyrettim. İki cerrahtan biri bütün kadınlarla birlikte oluyor, diğeri de devamlı ameliyat yapıyor. 'İşte gerçek paylaşım, gerçek ortaklık budur,' dedim. Onlar bana hokkabazlık gibi geliyor.
YÜZDE 1 BİLE OLSA RİSKE GİRMEM
- Dolguda dışarıdan suni malzemedense, hastanın kendi dokusunu kullanmayı tercih ediyorsunuz. Niye?
- Çok kullanılan dolgu malzemeleri var. Bunlar yüzde 99 sıfır problemle kullanılıyor. Kazayla problem çıkarsa, dönüşü yok. Süngere mürekkep atmak gibi, bir daha dönemiyorsun. Yüzdeki derinin yarısını da çıkartamayacağın için benim gençliğimin en güzel iki kızının yüzleri perişan vaziyette. Yanaklar tahta gibi aşağı sarktı, mahvoldular. Kendi dokunla bu reaksiyonlar yüzde 1 bile olmayacağı için onu tercih ediyorum. Ben korkak bir cerrahım, öyle diyelim. Kontrol hep bende olsun isterim.
- Türkiye'ye yurtdışından en kalitesiz malzemelerin girdiği doğru mu?
- Dünyanın her yerinde aynı malzemenin kalitesizi vardır. Ama 100 dolar için dünyanın kabul ettiği, onaylı malzemeyi bırakıp onu kullanacak cerrahı ben tanımıyorum. Türkiye'deki plastik cerrahinin eğitimleri, olaya bakışı, geldiği yer dünyada ilk beşte. Çok başarılı genç cerrahlar var. Adam gibi araştırma laboratuvarımız yok, ama başarılıyız.
- Estetik cerrahın eşi olmak hem zor hem de avantajlı olmalı... Eşinizin estetik kusurlarını sürekli dile getirir misiniz?
- Hayır, eşimle aramızda 15 yıl yaş farkı var, onun için şimdilik idare ediyor, bir problem yok. Ama ileride ne olur, bilemiyorum.
HER YIL BİNLERCE DİYET ÇIKIYOR, BİRİLERİ KÖŞEYİ DÖNÜYOR
- Kocasının sevgilisi size estetik yaptırdı diye gelip ameliyat olmak isteyen kadınlara sitcom izler gibi gülüyor musunuz, yoksa acıyor musunuz hallerine?
- Eğlenemiyorsunuz çünkü o kadar umutsuz bir durumda, o kadar inanarak geliyorlar ki... Sanki ben bir şey yapınca o düzelecek, adam ona dönecek ve birebir rekabet edebilecek gibi düşünüyorlar. Acıklı bir durum bu.
- Sizin bir dokunuşunuzla da hayatlarının kurtulacağını mı zannediyorlar?
- Ama kurtaramıyorsunuz ki. 50 yaşındaki bir kadını, 20'sindeki kadınla rekabet eder hale getirme şansımız yok. İyi bir 50 yaşında kadın yapabiliyoruz ancak.
-Bu sadece Türk kadınlarına özgü bir çaresizlik mi?
- Dünyanın her yerinde böyle. Kadın ABD'de de Fransa'da da aynı. Ameliyat olma oranları her yıl artıyor. Medyanın da günahı var, çünkü 'Güzel olmak, sevilmek, iyi bir fizikten geçiyor,' gibi bir durum yaratılıyor. Her yıl binlerce diyet çıkıyor, birileri köşeyi dönüyor. Çünkü tıpta bilinmeyen, oturmamış bir konuda çok teknik olur. Diyette de yanlış bir şey var ki her yıl yenisi çıkıyor. Çünkü doğrusu olsaydı herkes onu yapar, kilosunu verir, iş biterdi.
- 'Beyni için sevilen kadın sayısı, memeleri için sevilenden fazladır,' diyorsunuz. Erkekler, kadınların bu estetik takıntılarından rahatsız olmaya mı başladı?
- Bir kadının, erkek için ameliyat olduğuna inanmıyorum, aslında kendisi için oluyordur. Bir kadın, eşinin sevgilisiyle rekabete girince, kadınlar arasında rekabettir bu. Erkek orada biblomsu duruyor. Kadın, erkeği istediği gibi parmağında oynatır. Kadın bir şey istesin, onu en mantıklı şekilde yaptırır.
- Kocası kızar diye diye botoks yaptırdığını saklayan kadınlar var etrafımızda...
- Botoksu anlamayabilir, ama bir meme protezini de anlamıyorsa, kadının o adamı direkt bırakıp, çantayı alıp gitmesi lazım. Benim anladığım evlilikte kadının estetik müdahale yaptırıp da erkeğin anlamıyor olması, evlilik değil gibi geliyor.
BİR SİNİR KESİNCE RÜYAMA GİRİYOR
- Botoks, yüz gerdirme merakı, geçici bir moda mı?
- Zannetmiyorum. İnsanları yıpratmadan iyi neticeler alıyoruz. Geçmeyeceği gibi başka branşlardan da bu alana atlayanlar oluyor. Mesela estetisyenler var. 'Neşter bitti, artık ışınla yapıyoruz. Masajla her şey şahane oluyor,' ekibi... Fransa'da da estetisyen sayısı, cerrahtan fazla, burada da. Adamlara diploma veriyorsan onların da para kazanması gerekiyor.
- Denetim yok mu?
- Bizde her şeyde olduğu kadar var. Ama denetim olmadığı zaman mezoterapi yapan, 'Sakın ameliyat olmayın, çok tehlikeli, bizim tekniğimiz daha iyi netice alıyor,' diyor. Ben salak mıyım, sabahtan akşama kadar siniri kestim, orası kanadı diye rüyalarıma giriyor. Öyle olsa ben de mezoterapi yaparım. Hem de onlardan daha çok tanındığım için mezoterapi merkezi kurarım. Elimde de pipo, masadan masaya gidip, 'Aman ne harika olmuş,' der, para toplarım.
ERKEKLER DAHA KORKAK
- Erkekler neden kadınlar gibi güzellik konusunda yarışmıyor?
- Erkeklerde de var, ama oran çok az. Yüzde 90 kadınsa, yüzde 10 erkek estetik yaptırıyor. Bir de erkekler zor hastalar, onlara ameliyat yapmayı sevmiyorum. Çünkü onlar kadınlar gibi değil, kimse görmesin istiyorlar, ne istediklerini tam bilmiyorlar. Ameliyattan korkuyorlar.
- Kapınızı en çok 50 yaşın üstünde, 20'lik sevgilileri için gençleşmek isteyen erkekler mi çalıyor?
- Genelde 50'nin üzerindeki erkekler, 20'li yaşlardaki kızlarla beraber olunca, ameliyatla gençleşmeye çalışır. Biz de 'Bu böyle olmaz, kızı bırak, senin o yaşa inme şansın yok,' diyoruz. Gerçek diye bir şey var, gözünün yanındaki çizgileri alsam, yüzünü de gersem 55 yaşındaki adam, 20 yaşındaki kızla hop diye sıçrayamaz, ölür, perişan olur.
- Deniyor en azından...
- Maddi gücünü ön plana itip vaziyeti dengelemeye çalışıyor, ama bu 2 bin yıldır denenen bir şey, olmuyor. Ben psikolog değilim, almaya eğilimli olan erkeklere bunu anlatıyorum. Ama çoğu o kadar iddialı ki, ben de 'Bana ne,' diyorum. Onlar da öğrenecek bir gün.
EGOSUZ OLMAZ BU İŞLER
- 'Hiç iz bırakmıyorum,' diyen cerrahtan kaçmak mı lazım?
- Her yerde iz kalır. İz olmadan yara kapanmaz zaten.
- 'Yaptığımız iş zor, kariyeri bitirecek kadar riskli,' diyorsunuz, ama kariyeri biten estetik cerrah duymadım. Kimse şikayetçi olmuyor mu?
- Buradaki cerrahların büyük şansı Türkiye'de olmaları. Yurtdışında olsalar, çoğunun kariyeri biterdi. Bizde mahkeme sistemi oturmadı. Ama benim kariyerim biter, çünkü tanınan biriyim. Hastayı tehdit edenler var. Hasta gidip, 'Arkadaş burayı bozdun, düzelt, düzeltemiyorsan da şu kadar para ver,' diyecek. Yeter ki para kazanalım diye tehlikeli işlere giriyorlar. Yakında 'Ameliyat olana iki de tencere seti vereceğiz,' kampanyasına kadar gelecek iş. Cerrahinin de bir ağırlığının olması lazım.
- Estetik cerrahlar çok mu kazanır?
- 'Hasta bir 10 lira veriyorsa, bu adam 10 ameliyat yapıyor, 100 lira kazanmıştır,' diyor. Halbuki sana o 10 liradan 4 lira kalıyor. Bunun anestezisti, hastanesi var.
- 'Cerrah, en çok ego problemi yaşayan meslek erbabıdır,' diyorsunuz. Siz egolarınızla nasıl baş ediyorsunuz?
- Ettiğimi kim söyledi? (gülüyor) Onu dengelemek lazım. Ego olmazsa, koyveriyorsun. Ego çok olunca, 'Çok muhteşemim artık oldum,'a girersen, bitmişsin. Ama egosuz olmaz bu işler.
ŞİŞMAN KADININ YÜZÜ SARKMAZ
- Hep zayıf kadınların yüzlerinde sarkma problemi var gibi... Sanki 80-90 kilo olsalar yüzleri de daha diri olacak.
- Doğru. Şişman kadınların yüzü sarkmaz. Aşırı kilo kaybının tabii ki sarkmaya etkisi var. Ama yüzüm sarkmasın diye 90 kilo dolaşıp, bel, diz, karaciğer problemleriyle uğraşmanın da anlamı yok. İkisinin ortasını bulmak lazım.
- Erkeklerin yüzü niye sarkmaz?
- Bizim sakalımız var. Her sakalın da minicik bir adalesi ve onu besleyen bir damar sistemi var. Onun için bizim derimiz kadınlara göre biraz daha kuvvetli. Erkeklerin yüzü daha zor sarkar, ama blok halde, buldog gibi sarkar. Kadınlarda ince çizgiler olur, şu olur, bu olur. Bizim derimizin yapısı da enteresandır, kolay kolay selülit olmaz. Aslında biraz düşününce kadınların ince, fit olmak üzere yaratılmadığını görürsünüz. Onlar kilo alacaklar, çocuklarını besleyecekler, herkesin dünyada bir vazifesi var. Biz işleri bozuyoruz.
- Kitabın başlığındaki gergin kontes kim?
- Temel kitap yazmış, adını hamsi koymuş. 'Ya böyle isim mi olur? Öyle bir isim koy ki içinde asalet, seks olsun, ilg i çeksin,' demişler. Temel erkesi gün gelmiş, 'Kontesi kim ... yaptı, olsun,' demiş. Bu fıkradan hareketle eğlenceli bir başlık koyduk. Zaten kitap da eğlendirmek için yazıldı. İşin içinde bir kontes yok.
- Orhan Pamuk çocukluk arkadaşınızmış...
- Evet. Eskiden Bayramoğlu tek tatil yeriydi. Babam bir futbol takımı kurmuştu. Ben daha küçüktüm ama Orhan da o futbol takımında ya oyuncuydu ya da kaleci. Sonra çocuklarımız aynı okulda okudu, mezuniyette görüştük. Tabii o ayrı bir dünyanın insanı.