Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

'Kültürlü gençler' yetiştirmek

Bugünün üniversite gençliğinin genel kültüründe azalma olduğu iddia edilse de teknolojinin imkanlarını kullanma açısından şanslılar. Bu yeni zihniyeti suçlamaktansa anlamaya çalışmalıyız

Çok eskiden yazılar okurdum, üniversite gençliğinin git gide azalan kültüründen bahsederlerdi.
Biraz şaşırıp "Acaba ne kadar doğrudur bu görüşler?" diye düşünürdüm. Aradan zaman geçti. Bu defa ben üniversitede hoca ve yönetici oldum. Bu konuyu, yani "Acaba üniversite öğrencileri benim kuşağıma göre daha mı az biliyor?" sorusunu, zihnimde tedirgin edici bir sual olarak taşıdım.
Sorunun cevabı bende hem olumlu hem de olumsuzdur. Olumsuz olandan başlayayım: Evet, üniversite öğrencilerinin genel kültür düzeyi zamanla azalmaktadır.
Eh, gençliğimle bu yaş arasını bir bütün olarak düşünürsek bu yargının bir manası daha var: Gençliğin bilgi düzeyi sürekli olarak azalmaktadır.
Bu saptamayı yapmak kolay fakat her şey bununla bitmiyor. "Niye böyle?" sorusuna da latif bir cevap vermemiz gerekiyor ki, asıl problem noktası o ve o sorunun cevabı genel kültür kavramında saklı.
Genel kültür biraz 19. yüzyılda biçimlenmiş bir anlayış. 19. yüzyılın kabulleri, Batı eğitim sisteminin genel kültür anlayışını meydana getiriyor. Bu da esas itibariyle klasiklere dayalı bir eğitim demektir. Eskiden Batı'da jimnazyum denen bir üniversite modeli vardı. Bu model matematik öğretilmesine, klasiklerin okutulmasına, dil eğitimine dayanırdı. Amerikan eğitimi bunu dönüştürdü.
Aşağı yukarı üniversitedeki ilk üç dönemi ortak hale getirdi ve ufkunu genişletti. Klasikleri ve dil eğitimini yalnızlığından kurtardı, sosyal bilgiler ve fen bilimleri genel eğitimine dönüştürdü. O dönemi genel bir 'formasyon dönemi' olarak tescil etti. Liberal eğitim, zorlamalardan uzak olduğu için ileride gireceği yolu iyi kötü belirlemiş öğrencinin o doğrultuya dönük dersler almasına da olanak yarattı.

BAKALORYA SINAVI ÖNEMLİYDİ
Bu eğitimi almış ve klasikleri bilen bir kesimi genel kültüre sahip sayıyoruz.
Batı'nın 'elit' eğitiminin esası budur. Buna bir de kuvvetli lise eğitimini eklediğinizde ortaya çıkan 'yapı' sağlam, ayağı yere basan bir öğrenci kitlesi demektir.
Bu maksadı içeren, çok iyi düzenlenmiş ders kitapları ve geniş okuma listelerine dayalı müfredatlar, bu ufku genişletip büyütüyor. Kültürlü öğrenci bu 'imalat'!
Böyle bir eğitim bizde bugün yok.
Eski eğitim buna daha yakındı. Böyle ele alınırsa, doğrudur, bugünün üniversite gençliğinin genel kültüründe bir azalmanın olduğunu iddia edebilir insan. Fransızlar belki bunu bildikleri, akıbetini de öngördükleri için, kuvvetli lise sisteminin belkemiği saydıkları bakalorya sınavından vazgeçmiyor. Vazgeçmek ne kelime, o genel sınavın soruları gazetelerde, TV'lerde yayınlanıyor, uzmanlar yanıtlıyor, tartışmaların kıyameti göğe yükseliyor.
Oysa biz, eski kuşaklara uygulanan bu sınavdan vazgeçtik. Kültürel bir doku oluşturmanın çok kuvvetli aracını çöpe attık. "Niye böyle yaptık?" sorusunun yanıtı belli: Lise eğitimini üniversiteye atlamanın bir aracı olarak ele aldık. Eğitime değil öğretime yöneldik.
Analitik, eleştirel bir anlayışı terk ettik. Her şeyi tekniğe indirgedik, testlere kapandık. Üniversiteyi kültürel bir yaklaşımdan soyutladık. Meslek eğitimi kurumu haline getirdik. Hele bu son vurguladığım konuda o kadar çok anekdot anlatabilirim ki, birkaç üniversitenin kuruluşunda bulunmuş birisi sıfatıyla, hiç girmesem daha iyi. Ama açık olan şu: üniversite o eski bildik yer değil!
Bunlar şimdiki gençlerin kültür düzeyinin daha zayıf olduğuna karar vermek için yeterli midir derseniz, ben bir çerçeve çizdim, o açıdan bakınca belli bir anlayış bağlamında, doğrudur bugünkü gençliğin daha zayıf bir kültürel dokuya sahip olduğu derim. Buna bir başka boyut ekleyeyim. Daha önceki sistem yazılı kültüre yönelikti. Okumak bunun başlıca aracıydı. Bugünkü kültürse görsel bir ağırlık taşıyor. Okuyanlar yok değilse de, çoğunluk 'o' manada okumuyor.

ZİHNİYET DEĞİŞTİ
Şunu kabul ederim: Kültürün her dönemdeki kavranışı farklıdır. Pop kültürün gelişmesi, zenginleşmesi, sınırlarını genişletmesi elbette ortaya 'klasiklere' dayalı bir anlayışın dışında bir yeni yapı meydana getirecektir, getiriyor da. Bu yeni oluşumun öncekine oranla açık bir şekilde daha 'hafif' olduğu muhakkaktır.
Gene de sorun bu değil. Daha hafif olur ama kapsamlı bir eğitim verilebilir.
Hayır, yapılan bu değil, genel olarak zihniyetin hafifletilmesi; eski birikimin yok sayılması ve onunla uğraşmanın olumsuz karşılanması. Bu hazin.
Ama bugünün gençliği bizim sahip olmadığımız melekelerle donanmış durumda. Teknolojinin sağladığı olanakları çok iyi kullanıyorlar. Bu sadece bir teknoloji imkanı değil, daha fazlası:
Yeni bir zihniyet, yeni bir bakış açısı, dünyayla kurulan yeni bir ilişki yöntemi.
Bunun kendine ait estetiği, tercihleri, araçları var. Onların tamamını kültür diye görmek gerekir. Diğeri, yüksek kültür, eksikse de işin bu fazlası, çeki taşı gibi duruyor. Bugün üniversite eğitimi artık standart bilginin verilmesinden çıkmış, bilginin nasıl edinileceği ve kullanılacağıyla ilgili bir soruna dönüşmüş durumda.
Eskiden 600 sayfa bir rapor yazmak eğitimin meselesiydi, bugün 600 sayfalık raporun nasıl okunacağı ve nasıl bir uygulama aracına dönüştürüleceği... Çok daha 'aksiyoner' bir eğitim anlayışı var.
Suçlamayalım. Anlayalım!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA