Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

'Ahlaklı, zeki ve çalışkan Türk işçisi!'

"Şu karşı yaylada göç katar katar/ Bu ayrılık bana ölümden beter," der Pir Sultan.
Çünkü göç, her daim var olmuştur hayatımızda. Bazen politik göçmen olarak bir kaçıştır. Bazen yeni bir hayat umudu. Ama hepsinden daha çok, çaresizliktir. Acının bir yerden başka yere taşınmasıdır. Bu nedenledir gurbet ve göç türkülerinin içten içe kanar gibi söylenmesi. Bu toplumun bedevi ruhunda çok sayıda göç çiziği vardır. Ve bunların en kallavisidir Almanya. 50 yıllık koca bir hikayedir.
İçinde binlerce kırık küçük hikaye taşıyan.

***

Hikayenin başlangıcı, 31 Ekim 1961'e gider. İşgücü açığı olan Almanya ile Türkiye bir anlaşma imzalar.
Anlaşmanın 'kibar' bir adı vardır: 'Misafir işçi' anlaşması. Ancak her isteyen 'misafir' olamaz. Çünkü Almanya misafirin güçlü ve sağlıklısını ister. Bilenler bilir. Mecidiyeköy'de Alman İrtibat Bürosu vardı. İşçi adayları orada köle pazarındaki gibi 'efendileri' tarafından seçilirdi. Alman doktorlar iç çamaşırınıza kadar soyardı sizi. Dişlerinize varıncaya kadar bakarlardı. İşte böyle başladı kavruk Türkiyeli çocukların bu tuhaf 'batılılaşma ve muasırlaşma' yolculuğu.
Tahta bavul. 'Dağılmış Pazar yerine benzeyen' Haydarpaşa Garı. El salla, mendil salla... O günlerden zihinlerimizde kalan görüntüler.
***

İlk gidenler bir başka dünyaya 'fırlatılmış' gibiydi. Başka bir dil, başka bir kültür. Bir tür dilsizleşme hali. Lâl olma hali. Bu nedenledir âşıkların "Ulan Almanca germanca/ konuşup anlayamadım seni/ Boğazımda laflar tıkanır kalır/ Meister (ustabaşı) başlar dır dır dır," diye öfkelenmesi.
Bunlar olurken 'Devlet babanın' aklı ise gelecek dövizdedir. Çocuğunu zengin evine besleme verip toz olmuştur.
İlk gidenler, geriye dönüş umutlarını hep korudular. Sosyologlar buna 'geriye dönüş miti' der. Lakin gel zaman git zaman hemşehrileri için de 'yabancı' oldular. Kafasında tüylü fötr şapka elinde Blaupunkt bir radyo ile dolaşan 'Alamancı' idiler artık. Kimseyi memnun edemediler.
Türkiye'de Alamancı imajının bir de öbür yüzü vardı. Türk erkeğinin cazibesine dayanamayan Alman Helga! Medyamız sürekli pompalardı bu iç gıcıklayıcı imajı. Aşağılık kompleksinin intikamı gibiydi. Hayatta kaybettiğimizi yatakta kazanmaya çalışıyorduk. Türk erkeği miti ile!
***

Köprünün altından çok sular aktı. Tam 50 yıl geçti. Geçtiğimiz hafta Türkiye-Almanya Kültür Forumu ve Robert Bosch Vakfı'nın davetlisi olarak Almanya'daydım. Birçok kuruluşla görüştük. Bunların içinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DTİP) de vardı. DTİP, Türk devletinin kurduğu bir kuruluş. Sinevizyon sunumu şu cümlelerle başladı: "Almanya ahlaklı, çalışkan ve zeki Türk işçisini davet etti."
Göçün 50. yılında ortaya konulan bu 'vizyon' beni dumur etti. Sizi bilemiyorum.
NOT: DTİP'in tarihini ve diğer Almanya izlenimlerimi haftaya bırakıyorum.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA