Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

'Türk sağı' kendisiyle hesaplaşmalı

Bu hafta, 12 Eylül darbesinin yıldönümüydü. Darbe yine protesto edildi. Lakin Bursa'da ülkücüler, göstericilere saldırdı. Dünyada darbeyi açıktan savunacak kimse kalmadı, biz de ise lanetleyenlere saldırıyorlar. Lanetli bir durum! Oysa 12 Eylül'de, MHP'liler de işkence tezgahından geçince, Türk sağının devlet algısında kırılma olmuştu. 'Yedikleri darbe' sonucu devletle aralarına mesafe koymuşlardı. Görünen o ki, Kürt meselesi 'kırıklığı' aşmış! Ancak bu şaşırtıcı değil. Çünkü Türk milliyetçi-muhafazakarlarının devletle ilişkisi her daim problemlidir. Türkiye'de iki ana siyasi akım olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunlar 'merkez sol' ve 'merkez sağ'; 'CHP ve DP ile devamı partiler'; 'Kemalistler' ile 'milliyetçi-muhafazakarlar'; 'askerler' ile 'siviller' diye kategorize ediliyor. Bu iki akım 'düşman kardeş' gibi görünür. Biri, Jakoben modernleşme peşindedir. Diğeri tam tersi. Biri, seküler ulusal kimlik oluşturmak ister; diğeri, dinsel ve tarihsel motifler kullanır. Lakin, bu ikilinin vazgeçilmez bir ortak noktası vardır: 'Türklük' ve 'devletin kutsallığı.' Sorun Kürtler, azınlıklar ve solcular olunca devletin 'kırmızı çizgileri', iki kesimi de rahatsız etmez. Söz konusu 'devletin bekası' olunca milliyetçi-muhafazakar zihin dünyası devletin çimentosunu oluşturur. Milliyetçi-muhafazakarlar da bu çimento durumunda beis görmezler. 'Çimento' olmakla yetinmeyip sık sık yasaların da dışına çıkarak 'balyoz' oldukları da görülmüştür. 6-7 Eylül olayları bu 'suç ortaklıklarından' biridir. Evet 'kurucu iktidar', İttihat Terakki'nin 'homojen/türdeş ulus' ve 'milli burjuvazi' hayalini devraldı. 1920'lerde azınlıkları bertaraf etmek için başlayan 'tek dil, tek ülkü, tek hars' kampanyası, Varlık Vergisi bunun içindi. Evet, dönemin Özel Harp Dairesi Başkanı (ÖHD) Sabri Yirmibeşoğlu, daha sonra olayları "Muhteşem bir örgütlenmeydi," diye itiraf etti. Lakin bunlar, dönemin iktidarı DP'nin gözü önünde oldu. Ve sorun sadece göz yummakla da sınırlı değil. Kanlı Pazar ise bu ortaklığın başka örneğidir. 1969'da ABD'nin 6. Filo'sunu protesto eden solcuların üzerine Komünizmle Mücadele Derneği'nin öncülüğünde düzenlenen saldırıda iki kişi öldürülmüştü. 12 Eylül öncesi devletin tetikçiliğine soyunma hali, 'komando kampları' Maraş, Çorum katliamları... Bu suçlar da sadece CIA ve 'Özel Harp' işi değildir. Buna gönüllü tetikçiler, kitleler ve daha önemlisi uygun ruh iklimi söz konusudur. Bu zihniyetin darbeyle de ciddi derdi olmamıştır. Siz bakmayın Demirel'e verilen 'demokrasi kahramanı' payesine. 12 Eylül'den sonra darbecilere kayıtsız şartsız destek verilmiştir. Uzun lafın kısası. Türkiye'nin milliyetçimuhafazakarlarının yaşananları örtmek veya mazur göstermek yerine bu karanlık tarihle yüzleşmesinin zamanı gelip geçmiyor mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA