Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Dünya kapısından boynunu eğmeden geçti

Zincirlikuyu Mezarlığı'na "Yağmur çiseliyor, korkarak, yavaş sesle..."
Bir cenaze arabası. İçinde alışılmışın dışında siyah beze sarılı bir tabut. Tabutta alışılmışın dışında bir adam: Doktor Tayfun Gönül. Hüzünlü bir müzik sesi, arkadaşları onu müzikle uğurluyor.
Rahmetli Ünsal Oskay'ın dediği gibi "Ölüm hayatın icmali," ise ölümü karşılama biçimleri de bu icmalin sureti olsa gerek. Kimisini devlet erkanı uğurluyor; kimileri ise sıra dışı hayatın icmali olarak sıra dışı yolcu ediliyor. Tayfun Gönül'e de devlet erkanı yakışmazdı, sevgili Ali Topuz'un yazdığı gibi o devlet dersinden çakanlardan değil, devlet dersinden geçenlerdendi. Arkadaşlarının ölüm ilanında dedikleri gibiydi: "Dünya kapısından boyun eğmeden geçip gitti." İsteseydi, farklı bir hayatı olabilirdi. Türkiye'nin seçkinleri arasına girebilirdi. İyi okullarda okumuştu.
Farklı bir hayatı elde edecek donanıma sahipti. Ama o devleti de dünya nimetlerini de elinin tersiyle itti.
Türkiye'nin ilk vicdani retçisiydi. Ekolojistti ve felsefi anarşistti.
Bence Tayfun Gönül üç önemli noktanın ta o günlerden altını çizdi. Birincisi, vicdani retti. Türkiye'de vicdani retti savunan ilk adam oldu.
Üstelik o günlerin koşullarında bunu söylemek çok cesurcaydı.
1990'da Sokak Dergisi'nde neden vicdani retçi olduğunu şöyle anlatıyor:
"Var olan dünyadan çok, olması gereken üzerine düşündüm.
Bir takım değer yargılarım var. Özgürlük gibi, adalet gibi, eşitlik gibi. Militarist aygıtın bir parçası olmak bunun ahlaki sorumluluğunu üstlenmek istemiyorum."
İkincisi
anti militarizmle feminizm arasındaki bağı göstermesidir. Yine aynı söyleşide şöyle diyor: "Militarizm hiç tartışmasız bir erkek ideolojisidir.
Militarizme karşı mücadele kadın hareketinin asli meselelerinden biridir."
Üçüncüsü ise
dünyayı değiştirmeye niyetli bir hareketin ahlak (normatif ahlak değil) ve vicdan temelli olması gerektiğinin altını çizmesidir.
Neden paralı askerlik yapmadığı sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Sosyalist ülkede de yaşasaydım, aynı kampanyayı yürütürdüm. Benim için ordunun kızılı da sarısı da beyazı da bir. Karşı çıkma nedenim; askerliğin zor ve uzun olmasından değil. Nedeni ahlaki..." (Söyleşinin tamamını bianet'te okuyabilirsiniz) Yüzünden hiç eksilmeyen gülümsemesi bir varoluş sorusu gibiydi. Kendini çok önemseyenlere inat, dünyayı da kendini de ölümü de hiç önemsemedi. Küçük bir çocuk, modern bir derviş gibi yaşadı.
Yıldızlar içinde yatsın.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA