Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Ben de Türklükten istifa etmek istiyorum ama!

Sayın Ertuğrul Özkök Türklükten istifa ettiğini yazdı. İstifasının gerekçesi, "Sitayişte bulunmuyorum" dese de, barış sürecinde Kürt kimliğine yapılan vurgu nedeniyle ortaya çıkan "Türk hassasiyeti' oldu. Üzüldüm. Çünkü, tek bir kişinin bile farklı kimliği nedeniyle kendini kötü hissetmesinde, 'çoğunluğun' payına düşen bir utanç olduğunu düşünürüm. Bir yandan da sevindim. Belki, yıllardır bu ülkede, Kürtlerin yaşadıklarıyla empati kurabilir umuduyla. Yoksa ikimizde biliyoruz. İnsan dinini, ülkesini, ülkesinin vatandaşlığını, cinsiyetini değiştirebilir ama etnik kimliğini değiştiremez. Etnik kimlik, aralarında soy birliği olduğuna inanılan, aynı dili konuşan ve bir coğrafyada uzun dönemler yaşamış toplulukları tanımlar. Bu nedenle Türk olmak, Kürt olmak değiştirilemez, istifa edilemez bir özelliktir. Ama bu gerçeğe rağmen, tarihte bir etnik kimliği külliyen değiştirme ve yok etme girişimlerinin olduğunu biliyoruz. Buna 'asimilasyon' ve 'soykırım' deniyor. Türk devletinin hakim ulus milliyetçiliğinin ve kimi 'hassas Türk'lerin anlamadığı bir gerçektir bu. "Yok canım," diyecek olanlara, bugüne 'Kürt yoktur, dağ Türkü var'dan çıkıp, kan ve gözyaşı içinde geldiğimizi hatırlatırım.

MİLLİYETÇİLİKTEN İSTİFA
Evet. Etnik kimlikten istifa edemeyiz. Ancak 18. yüzyıldan sonra ortaya çıkan ve politik bir kurgu olan ulusçuluktan, milliyetçilikten feragat edebiliriz. Bu mümkündür ve olması gerekendir. Çünkü milliyetçilik körlüktür. Körlük ise kör şiddet demektir. Türk için de Kürt için de. Bu yüzden, keşke Ertuğrul Özkök 'ideolojik' nedenlerle Türklükten değil de; ahlaki ve vicdani nedenlerle hakim ulus milliyetçiliğinden istifa edebilseydi. - Keşke, 1915 Ermeni tehciri, Dersim katliamı, 6-7 Eylül vakaları yüzünden; - keşke, Kürtlere bok yedirildiği için, Diyarbakır Cezaevi'ndeki zulümlere, bölgede yüzlerce insanın kaçırılıp yok edilmesinin acısına dayanamadığı için; - keşke, gözaltında kaybedilen oğlu Cemil için "Kapımı kilitlemiyorum. Belki bir gün çıkar gelir, gelirse kapıyı kilitli bulmasın diye hep açık tutuyorum," diyen Berfo Ana'nın gözleri açık gittiği için; - keşke, Orhan Pamuk, Perihan Mağden mahkeme kapılarında linç edilmek istendiğinde; - keşke, cezaevlerindeki 'Hayata Dönüş Operasyonları'nda bedenleri kömürleşmiş insanları ve hayat sözcüğünü bizzat ölümle özdeşleştiren devlet politikasını onaylayan gazete manşetlerini gördüğünde; - keşke, tarihinde kötülük bu kadar ağır bastığı için "Utancımdan istifa ediyorum," diyebilseydi. O zaman Kürtlere dönüp, "Türkler buraya mazlum ulus milliyetçiliğinden geldi, sakın siz de aynı tuzağa düşmeyin" demeye daha çok yüzümüz olurdu. O zaman, demokratik bir Türkiye talebimiz inandırıcı, umudumuz bol olurdu. Bir 'deli gömleğini' çıkarmadan, başkasına' deli demek' akıllıca da değil, doğru da.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA