Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Fatih Terim ve iki Türkiye fotoğrafı

2008'deki Avrupa Futbol Şampiyonası'nı hatırlarsınız. 'İnanılmaz' maçlardan sonra yarı final oynamıştık. Milli Takım her daim olduğu gibi yine 'manik depresif'ti!
Futbolcular ise kazandıkları maçların bile büyük bölümünde Hilmi Yavuz'un 'Hüzün en çok yakışandır bize' dizesi gibiydi.
Sonra birden bir şey oluyordu.
Muhtemelen Fatih Terim'in serçe parmağı oyunculara dokunuyordu! Terim dokununca, ortaya Cemal Süreya dizelerindeki gibi bir durum çıkıyordu: "Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun/ Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez/ Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor/ Bütün kara parçalarında Afrika dahil." Ve biz, oynadığımız dört maçı, toplam sürenin sadece yüzde 2'sinde önde olmamıza rağmen kazanıyorduk. Maç kazanılınca da kimse "Terim'in serçe parmağı maçın 80 dakikası boyunca neredeydi?" diye sormuyordu.
Yaşanan mucize, Terim de 'kurtarıcı' oluyordu. O günlerde Hırvatistan'ın hocası Slaven Biliç'ti. Şimdi Beşiktaş'ın hocası olan Biliç'in şaşkınlıkla söylediklerini hiç unutamam: 'Türk Milli Takımı'nın son üç maçını seyrettim. Fakat hâlâ hangi taktikle oynadıklarını bilemiyorum. Hangi futbolcu nerede oynuyor, hangi strateji takip ediliyor, teknik heyetimiz tarafından çözemediğimiz bir şey...' Garibim Biliç, bizim 'mucizeler' ülkesi olduğumuzu nereden bilecek! O günlerde Türkiye Cumhuriyeti'nin çoğu güzide evladının, Biliç'e 'Yerim senin stratejini, biz sonuca bakarız' demiş olma ihtimali de yüksek. Aradan beş yıl geçti, bu konudaki 'istikrarımızı' kaybetmedik. Kabak çiçeği gibi ortada.
Şu son 10 güne bir bakın.
Milli Takım, Romanya'yı yendi.
Terim'e sordular: "Hocam Arda ve Selçuk büyük bir özveriyle hasta hasta oynadı, ne diyorsunuz?"
Terim, sanırsınız Plevne savunmasından yeni çıkmış Osman Nuri Paşa. Mimikleri bayrak gibi dalgalanıyor: 'Söz konusu İstiklal Marşı ise, bayraksa, Milli Takımsa mazeret olmaz!' Galatasaray, Real Madrid'e 6-1 yenildi.
Terim yine mikrofonların karşısında. Bu kez Heidegger'in 'varlık' problemiyle karşı karşıya kalmış gibi. "Bu seviyede bireysel hata yapmayacaksınız" minvalinde konuşuyor.
10 gün içinde iki ayrı fotoğraf.
İki fotoğraf arasında iki temel fark var: Birinde milliyetçi hamaset, diğerinde altı golü bireysel hatalara bağlayan garabet; birinde özgüven patlaması, diğerinde 'bu seviye' çaresizliği. Buradaki kilit sözcük 'bu seviye'dir!
Galibiyetten sonraki hamaset ile yenilgiden sonraki 'bu seviye' arasındaki açı, bizim hali pür melalimizin siyah beyaz fotoğrafıdır.
Birisi her daim mucize arar. Diğeri sistem, kurumlaşma, disiplin, çalışma ister.
Biri 'kurtarıcı' arar, diğeri kurum ve ilkeler.
Biri kolektif akıldır, diğeri başkandır, liderdir.
Biri yereldir, şarktır; diğeri Batı'dır, evrenseldir.
Birisi Kopenhag kriterleridir, diğeri 'ama benim özel koşullarım var, herkes bana düşmandır.' Allah yolumuzu açık etsin!

TURNUVA TURİZMİ

Kıbrıs'ta yeni bir turizm türü ortaya çıkmış: Turnuva turizmi. Turizmciler izolasyonu bu turnuvalarla aşmaya çalışıyor. En son düzenlenen turnuvalardan birisi Merit Turizm Grubu'nun düzenlediği World Poker Tour. Turnuvaya katılmak için belirlenen katılım payını ödeyenler, turnuva boyunca hem aileleriyle tatil yapıyorlar hem de oyun oynuyorlar. Turnuvada birinci olana ise bir para ödülü var. Yıl içinde düzenlenen turnuvalara 35 ülkeden 3 bin yabancı geliyormuş. Her katılımcının 20 bin dolar harcadığı düşünülürse yılda 5-6 milyon dolarlık bir gelir söz konusu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA