Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEMAL HAŞİMİ

Çözüm sürecinin istikameti

"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak."
Türkiye'nin son 10 yılı, bu cümleyi adeta her gün ve herkese tekrarlatan olaylarla dolu. Irak tezkeresinin reddi, AB müzakerelerinin başlaması, Halit Meşal'in davet edilmesi, peş peşe gelen Arap devrimleri, IMF'ye borçların bitişi, TRT-6'nın yayına başlaması, "one-minute" müdahalesi, açık-gizli darbe girişimlerinin engellenmesi ve yargı süreci, İsrail'in özür dilemesi vb birçok hadise var. Her biri kendi içinde yüzlerce detayı ve kritik dönüm noktalarını barından benzeri olayların listesi bile onlarca sayfa tutacaktır.
10 yıl boyunca değişmeyen tek şey, hükümet karşıtlarının, içeride ve dışarıda Türkiye'nin milli istikametine ket vuran pozisyonlarda ısrar etmesi, o pozisyonları temsil etmeye başlaması ve bunda ısrar ettikçe de kaybetmesi oldu. İçeride de dışarıda da yaşanan birçok gelişmenin hülasası budur. Bıkmadan usanmadan "aslında her şeyin kötüye gittiğini" ispatlamaya çalışanlar, değişim sürecinin önünde durmaya kalkışanlar, değişimin risklerini yeni süreçlere karşı koymaya bahane kılanlar, eleştiriden öteye geçip basbayağı fitne-fücur siyasetine başvuranlar, felaket tellallığı yapanlar her defasında yanıldılar.
Ve artık, gerçekten, son kozlarını oynuyorlar.
Çünkü AK Parti'nin iktidara geldiği ilk günden beri adım adım derinleşen çözüm süreci, bugünlerde 'resmi' ve fiili olarak başladı. Çünkü Türkiye, eski dönemin bakiyesi olarak kalan en büyük yapısal sorunu tamamen ortadan kaldırma sürecine girdi.

Sürecin yol haritası
Örgütün sınır dışına çekilmesi, silahsızlanma süreci ve bu sürecin kademeleri kendi içinde şüphesiz önemli olaylar. Sadece teknik boyutlarıyla değil, her adımın tüm süreçlere etkisi itibariyle de, her biri son derece kritik. Üstelik sürecin her kademesinde irili ufaklı pürüzler yaşanması ihtimali mevcut ve süreç ilerlerken, Türkiye'nin istikametine ket vurmak isteyenler, her tür istismar siyasetine başvuracak.
Ama şunun altını çizmekte fayda var: Sürecin yol haritası, tüm önemine rağmen, Türkiye'nin istikametini değiştirebilecek kadar tarih-yapıcı bir nitelik taşımıyor. Çünkü sürecin yol haritası Türkiye'nin milli iradesi ve perspektifi ile hazırlandı. İlgili tüm kesimlerin katkılarıyla, ortak bir gelecek perspektifi olarak öne çıktı.
Tam da bu yüzden, ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın ve hangi provokasyon denenirse denensin, sonuç değişmeyecek. Yıllarca bu ülkenin altını oyanlar, bir kez daha yenilecek ve Türkiye, kendi istikametini kavi kılarak yolunda yürümeye devam edecek.

Kaygılar ve eleştiriler

Terör ve Kürt meselesi binlerce cana mal oldu.
Bir yanıyla Türkiye'nin 30 yılına, başka bir yanıyla Cumhuriyet tarihine damga vurmuş bir meseleyi konuşuyoruz. Bu süreçte, kaygıların ve risklerin olması son derece doğal ve bu kaygılara cevap vermek, tedirginlikleri gidermek de çözümün asli bir parçası. Akil insanlar girişimi ve sürecin en şeffaf haliyle kamuoyuna açık yürütülmesi, kaygı ve risk boyutlarıyla alakalı müdahaleler.
Türkiye'nin bir 'Kürt meselesi hafızası' var ve bunun günlük yansımalarını çıkardığınızda geriye iki ders kalıyor bize: birincisi, daha fazla kan bu sorunu çözmedi ve çözmeyecek. İkincisi, Türkiye, sorunun yerli ve milli bir perspektifle çözümünde ısrarlı ve bu ısrar, İmralı'dan karşılık bulmuş durumda. Birinci ders, Türkiye'nin demokratikleşmesine tekabül ederken, ikinci ders de önümüzdeki dönemde çözüm sürecinin istikameti konusunda ortalama vatandaşın kaygılarını giderecek boyutlarıyla öne çıkacak. Bu noktada, tüm samimi kaygılar, çözüm süreci boyunca giderilebilir kaygılardır.
Eleştirilerde ise durum tam anlamıyla fecaat.
Çözüm karşıtları, henüz ve hala Türkiye'nin istikametini anlamış görünmüyor. Daha da önemlisi, bu istikametin yol haritasını ve Başbakan Erdoğan'ın Türkiye vizyonunu tartışmaya dahi açacak bir siyaset dili geliştirebilmiş değiller. Eleştiri diye sunulanların, ağırlıklı olarak iftiralardan, paranoyalardan ve toplumsal barışı zedelemeyi amaçlayan hezeyanlardan ibaret olması, bunun somut bir göstergesi. Hem ruhen hem de fiziken, 20-30 yıl öncesinin siyaset diliyle, bugün çözümünü konuştuğumuz bir meseleyi anlamaya çalışmanın yarattığı travmatik boşlukta debeleniyorlar. O boşluğu doldurmanın yegâne yolunu da 'şiddet dolu bir çatışmacı ruhla' öne atılmakta görüyorlar. Eleştiri adı altında dile getirilenler bundan ibaret.

Nihai ilan Çözüm
Çözüm süreci, zaten bitmiş olan bir dönemin tamamen sona erişinin nihai ilanıdır. Bu duyguyu 10 yıldır farklı yansımalarıyla yaşıyoruz ve artık sonuna geldik. Bu yüzden "artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sözü, geçerliliğini yitirmiş ve ilmek ilmek örülen yeni döneme geçilmiştir. Yeni dönem, Cumhuriyet tecrübesinin, bu toprakların geleneği ve yerli ruhuyla buluşmasına tekabül etmektedir. Tam da bu yüzden onlarca yıllık birikime rağmen, çözüm süreci hızla ilerliyor ve ilerlemeye devam edecek. Çünkü çözüm iradesi, Türkiye'nin milli istikameti haline gelmiştir ve bu, 2002'den beri yaşanan sürecin ta kendisidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA