Dr. Gülsüner, mutasyon saptanan genler arasında beyin gelişimi ve sinir sisteminde sinyal iletiminden sorumlu çok önemli genlerin bulunduğuna işaret ederek, farklı hastalarda saptanan genlerin anne karnındaki gelişimsel dönemde beynin 'prefrontal korteks' adı verilen bölümünde etkileşim ve uyum içinde çalıştıklarının ortaya çıktığını da saptadıklarını belirtti.
İnsan beyninin işlevselliğini kazanması ve bunu devam ettirebilmesinin binlerce proteinin ve genin ekileşimiyle oluşan iletişim ağlarının bütünlüğünü korumasına bağlı olduğunu vurgulayan Dr. Gülsüner, "Bu ağlarda yer alan bir ya da bir kaç genin bozulması tüm sistemin göçmesi ile sonuçlanabiliyor. Şizofreni hastalarında mutasyona uğrayan genlerin birden fazla network ağı oluşturması klinik olarak farklı özelliklere sahip hasta gruplarının farklı mekanizmalar sonucu ortaya çıktığını gösteriyor. Bu bulgular hem insan beyninin nasıl geliştiğini anlamamızı sağlayacak hem de klinik olarak da çeşitlilik gösteren şizofreni hastalığını biyolojik gruplara ayırmamıza ve hedefe yönelik ilaçlar geliştirmemize olanak verecek."
Dr. Süleyman Gülsüner, çalışmanın ABD'li bilim çevrelerince heyecanla karşılandığını ve çalışmanın önemli bilim dergilerinden CELL'de Ağustos ayında yayımlanmasının ardından yaygın şekilde kullanılmaya başlandığını aktardı.
Çalışmalarında, mutasyonların hücre ve sistem düzeyindeki etkilerini incelemeye devam ettiklerini dile getiren Dr. Gülsüner, daha çok hasta gruplarında bu genler ve bunlarla etkileşim içinde olan büyük bir gen grubunun incelendiğini belirterek, ''Çalışmada geliştirilen yaklaşımların otizm ve zeka geriliği gibi hastalıkları aydınlatmak üzere kullanılmaya başlanması umut vericidir" ifadelerini kullandı.