Ersun Yanal'ın göreve geldiğinden beri tekrarladığı iki cümle vardı. Her maç sonrasında "Biz 24 kişilik bir takımız" vurgusu yapıyordu. Yedek kalan veya oynayamayan oyuncularını sürekli olarak grubun içinde tutuyordu. İkincisi ise "Şampiyon olacağız" iddiasıydı.
Uzun bir maratonda, hepsi Euro milyoneri olan, ayrı ayrı egolara sahip oyuncu grubunu, sorunsuz bir arada tutmak mümkün değil.
Yanal'ın formülü ise farklıydı. Oynamayan oyuncusuna, oynayandan daha fazla değer verdi. Rekabeti sıcak tutarak, maç karnesi iyi olmayanın karşısına bir alternatif dikti.
Bu tavır bazen şikayetlere de neden oldu.
Disiplinli ve sert yaklaşımının yanı sıra, antrenman programını da hep üst limitlerde tuttu Yanal. Bu ortamın özellikle yaşı geçmiş "bazılarını" memnun etmediğini iyi biliyoruz.
SİZ OYNUYORSUNUZ AMA...
Daha sezonun başı. Yanal maç on birini açıkladı. Oynamayanlar buruk. Yanal, formayı kapanlara konuşuyor;
"Dönüp diğer arkadaşlarınıza bir bakın. Hepsi milli takımlarda oynuyor. Hepsi önemli oyuncular. Ama ilk 11'de sahaya siz çıkacaksınız. Böylesine seçkin bir gruba rağmen, bu formayı temsil etmek için siz seçildiniz. Eğer bunun hakkını vermezseniz, bunu yapacak en az sizin kadar iyisi var.
Bunu bilerek oynayın."
HERKES İŞİNİ YAPTI
Değerli olduklarını hisseden bu oyuncuların, sezon performansları da Yanal'ı haklı çıkardı.
24 kişilik bir takım olmuşlardı. Webo girdi, oyunu değiştirdi.
İlk yarının kahramanı Egemen'di. İkinci yarıda Bekir oynadı, kimse Egemen'in aramadı.
Topal gibi kilit oyuncu olmadığında Selçuk Şahin sahnedeydi.
Kadlec'in iki golle Antalya maçını geçmesi de başka bir ayrıntı. Genç kaleci Mert Günok, Eskişehir maçında kurtardığı penaltı ile akıllarda. Giren çıkanı aratmayınca, fark yaratan da Fenerbahçe oldu.