Hollanda'daki ilk maçta, rakibin kafasına sokmuşlardı bu fikri; "Siz, bizi yenemezsiniz." Neredeyse sıfır pozisyona bağlayıp, kazanıp döndüler. Olimpiyat'ta da, rakibe inisiyatif bıraktıkları ilk yarım saatte, bu fikrin sabitlenmesini de sağladılar. Beşiktaş'ı tarif etmek gerekirse, "İtalyanlar" gibi dersek, çok yanılmayız.
Alacakları sonuca inanıp, topu değil ama maçı kontrol etmeyi bildiler. Geriye yine istekli koşup, moda tabirle "topun arkasına" hemen geçtiler. Feyenord'un gençleri bu kurguyu delmek adına denemeler yaptı. Topu kanatlara taşıdı. Ortalar üretti, defans arkasına koşular yaptı. Hatalar da yarattılar bu denemelerde. Hele 1-1 sonrasında Tolga'nın kurtardığı pozisyon, dönüm noktası da oldu.
Ancak pusuya yatan bu oyun içinde, Feyenord'un da hatasız olduğunu söyleyemeyiz. Pektemek'in yarattığı ilk gol, sonrasında Olcay'ın slalomlarında iki - üç oyuncuyu birden devreden çıkarması, Demba Ba'nın üçüncü goldeki pas tercihini asiste çevirmesi de bu örneklerden. Spesifik olarak pozisyonları aklımızın bir köşesine itip, iki 90 dakikanın genelini değerlendirdiğimizde, Beşiktaş'ın hakkını herkesin vermesi gerekir. Sadece turu geçmediler veya sadece maçı kazanmadılar. Aynı zamanda üç-dört oyuncunun bünyesinde, "kazanacak" performansı da ürettiler. Ba'nın attığı üç gol futbolcu için günü özel yapar. O'nun adı gollerde yazarken, Mustafa Pektemek'i, Olcay'ın bekine verdiği müthiş desteği, Atiba ve Tolga'nın liderliklerini veya Ersan'ın korkusuz oyununu da "takdir" etmeli. 50 bini aşkın seyirci vardı. Bu kalabalık her şeyin ötesinde sahadakileri ivmelendirir. Kendilerine olan inancı, sahiplenmeyi görürler ve bu sinerjiyi yaşarlar. Tribündeki yöneticiler için de önemlidir. Taraftarın sevinci ve tezahüratları ile birlikte motive olurlar. Gişe geliri ile kasanın nefes alması da ayrı. Beşiktaş Avrupa Ligi'ni garantiledi. Artık bir kulvarı daha var. Şampiyonlar Ligi'nin kupasına da dikildi. Ama bu kez rakipleri sert. Yukarda anlattıklarımız o maçlarda çalışır mı? O takımlarda bu hataları yapan oyuncular olmayacaktır. Beşiktaş'ın temposuna; kaliteyi eklemesi de gerekiyor.
