Türkiye'nin en iyi haber sitesi
LEVENT TÜZEMEN

Florya'da yeniden aile ortamı olacak

Kulüp takımında çalıştıktan sonra Milli Takım'da görev alan teknik adamlar tekrar bir kulüp takımına döndüklerinde genelde başarılı oluyor. Milli Takım'da görev yapmak bu özellikteki teknik adamlar için değişme, gelişme, yenilenme ve başarıya yeniden odaklanma konusunda adeta "Detoks" oluyor. Bu konudaki örnekleri de bizden vereceğim..

***

Fatih Terim, Milli Takım'ın başındayken Galatasaray'a 1996 yılında İngiltere'de düzenlenen Avrupa Şampiyonası'ndan sonra gelmişti. Terimli Galatasaray ligde üst üste 4 yıl şampiyon olurken başarılarını Avrupa'da UEFA Kupası'nı kazanarak taçlandırdı.
***

Mustafa Denizli yönetimindeki Milli Takım, 2000'de Belçika-Hollanda ortaklığında düzenlenen Avrupa Şampiyonası'na çeyrek finalde Portekiz'e yenilerek veda etmişti. Denizli, Milli Takım'ı bırakıp işbaşı yaptığı Fenerbahçe'yi şampiyonluğa taşıdı.
***

Fatih Terim, Milli Takım 2010 Dünya Kupası finallerine katılma hakkını alamayınca görevi bırakmıştı. Terim kısa bir dönem sonra üçüncü kez başına geçtiği Galatasaray'la iki yıl üst üste şampiyonluk yaşadı, iki de Süper Kupa kazandı... Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde de Terim döneminde çeyrek finale yükseldi..
***

Yıllarca kulüp takımlarında görev yapan İtalyan Teknik Direktör Cesare Prandelli, Milli Takım sonrası Terim ile Denizli gibi bir kulüp takımı çalıştırmaya karar verdi ve Galatasaray'ı tercih etti. Kafamda Prandelli ile ilgili birkaç soru işareti var.
İtalyanlar ülkelerine bağlı olur. Muhafazakar ve tutucudurlar. Bu yapıları biz Türkler'e çok benzer. Ülke dışına ilk kez çıkan Prandelli acaba Mancini gibi uyum sorunu yaşar mı?
Mancini, bunu yaşadı çünkü eşi ve çocukları yanında yoktu. Yabancı teknik adamlar hatta futbolcular çalıştıkları ülkelerde aileleriyle birlikte yaşamadığı sürece başarılı olamıyor. Mancini aile özlemini fazlasıyla hissetti; her izin gününde mesafe gözetmeden onların yanına koştu.
***

57 yaşındaki Prandelli çok sevdiği eşi Manuela'yı kaybettikten sonra şimdi kendisinden 14 yaş ufak olan Novella ile birlikte yaşıyor. İstanbul mükemmel bir şehir. Prandelli'yi İstanbul'da yemek kültüründen tutun da gezilecek, gidilecek yer olarak mutlu edebilecek her türlü imkan var. Eğer kız arkadaşı Novella İstanbul'da yaşamayı kabul etmez ve arıza çıkarırsa Prandelli de tıpkı Mancini gibi huzur sorunu yaşar.
Bir gerçek var ki, insanın aklının yarısı ailesinde yarısı da işte olunca verimli olamaz. Kısacası; yabancı hocaların ve futbolcuların başarı konusunda şifreleri ailelerinin aynı şehirde yaşama isteği ve mutluluklarıdır.
***

Prandelli ile önce imza töreninde sonra da GSYİAD'ın iftarında karşılaştım. Ülkesinde şampiyonluk yaşamamış, kupa kaldırmamış Prandelli'yi vücut diline bakarak analiz ettim. Şimdi yapacağım analize Milli Takım döneminde kulübede sergilediği tavırları da koyacağım.
Önce yemekten başlayayım; Prandelli mütevazi, sıcakkanlı, dikkatli, zeki ve özgüveni yüksek bir adam. Yemek salonuna girdiğinde kendisine sunulan alkışlara alkışla cevap verdi. Fotoğraf çektirmek isteyenleri kırmadı. Davranışıyla ve gülümsemesiyle çevresine pozitif enerji yaydı. İmza törenindeki Prandelli sorulara bakışı ve cevaplarıyla medya ile de uyumlu olacağını gösterdi.
Kulübedeki Prandelli ise sakin, oyunu dikkatli takip eden, şova kaçmayan, yanlış yapan oyuncuyu tribüne şikayet edecek tavırlar içinde olmayan, kızgınlığını vücut diliyle ve bakışlarıyla anlatabilen karizmatik bir teknik adam. Öfkeli değil ama içinde fırtınaların koptuğu bir hırsa sahip.
Basın toplantısında "Önce takım olacağız. Bazı şeylere takım halinde karar vereceğiz. Ben dahil herkesin uyacağı kurallara bağlı kalacağız" yorumu disiplinli ama futbolcuya bir ağabey, arkadaş ve gerektiğinde hoca olarak yaklaşacağının sinyalini verdi.
İftar yemeği sonrası, Aysal'ın otelinde kalmayı reddedip, Florya'da daha önce Terim'e tahsis edilen evde kalması Prandelli'nin Florya'da futbolcularla uzun süre birlikte zaman geçireceğinin mesajıydı. Mancini döneminde bazı değerlerini kaybeden Florya, Prandelli sayesinde yeniden sevginin, dostluğun, disiplinin harmanlanacağı bir yer olacak gibi görünüyor.
***

Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, Cesare Prandelli'ye müthiş güveniyor ve sınırsız destek veriyor. Basın odasının kapısına, tribünlere ve imza atılan masanın arkasındaki panoya baktığımda şöyle yazıyordu: "Benvenuto Cesare Prandelli. Hoşgeldin Sezar..."
Böyle bir karşılamanın Fatih Terim dahil hiçbir hocaya yapıldığına tanık olmadım. Terim ve Mancini'nin imza töreninde bulunmayan Aysal'ın Prandelli'nin imza törenine yönetim kurulu üyelerini davet etmeyerek sadece kendisinin katılması ve hatta toplantıyı da bizzat yönetmesi Galatasaray'da hem ilk kez yaşanıyordu hem de çok şaşırtıcıydı.
Yönetim kurulu üyelerinin Aysal'ın "Tek adam" politikasıyla hareket etmesine alındıklarını ve kırıldıklarını duydum. Başkan'ın Prandelli'ye bizzat imza attırması hoş görülebilir ama oturumu kendisi değil İletişim Direktörü Ali Kırca yönetseydi daha doğru olurdu.
"Şampiyon olacağız. 4'üncü yıldızı takacağız" diye iddialı konuşan Başkan Ünal Aysal'ın imza törenindeki bu tavrı Cesare Prandelli üzerinde ciddi bir baskı oluşturacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA