Dolapdere kuytuluklarında köhne bir apartmanın önü. Orada yıllar önce Hasan Borucu adlı bir çocuk akranları gibi sıradan bir yaşam sürmekteydi. Ana-babasıyla mütevazı evlerinde oturuyor, semt ilkokuluna gidiyordu. Neşeli, haylaz, kıpır kıpır bir evlattı o. 2'nci sınıfa geçtiğinde bir tuhaflık hissetti kendinde. Sonrasında birkaç gün art arda düştü bayıldı. Doktorlar, Hasan'ın sara hastası olduğunu teşhis etti. İlaçlar yazıldı, çocuk seyrek gelen nöbetlerin dışında fazla bir sorun yaşamıyordu. Para durumları sıkışıktı. O yüzden "beşi bitirdikten" sonra okulu bırakmış, stat önlerinde köfte ekmek satan babası İsmet Borucu'ya yardımcı olmaya başlamıştı. 2003 yılıydı. Hasan'a "kadersiz" denmesine neden olacak felaket günü de o gündü işte. Beşiktaş-Galatasaray derbisi vardı. Yani çok seyirci, erken gelen seyirci, karnı acıkan, tezgâhta ne varsa tüketecek bol seyirci olacaktı o gün.
İSMİ NİYE KADERSİZ?
Aynen de öyle oldu. Annesinin evde yoğurduğu köfteleri daha maç başlamadan satıp bitirmişlerdi bile. Eve babasıyla birlikte dönmedi. Çok sevdiği Galatasaray'ını İnönü Stadı'nın Şeref Tribünü arkasına yakın yükseltiden, yani "Beleş Tepe"den seyretmek istiyordu. Maçın ilk yarısında takımı Galatasaray gol atınca çok sevindi. Olduğu yerde coşup zıplarken birden sara krizine girdi. Çevredekiler ne olduğunu anlamaya çalışırken o yere düştü, yuvarlanarak 8 metre yüksekten beton zemine çakıldı. Hastaneye kaldırılınca "omuriliğinin zedelendiği ve felç olduğu" anlaşıldı. O tarihte 15 yaşında olan Kadersiz Hasan artık tekerlekli sandalyeye bağımlıydı. 3 yıl boyunca oğlunun gözleri önünde eriyip, mahvolduğunu gören anacı Sabiha Hanım'ın kalbi bu acıya daha fazla dayanamayıp durdu. Kadersiz Hasan sağlığından, hareket yeteneğinden sonra annesini de kaybetmişti. Odasını, Galatasaray'ın ve efsane hocası Fatih Terim'in fotoğraflarıyla süsleyen Hasan'ın mutlu olduğu anlar sadece Galatasaray'ın galibiyetler, kupalar kazanma anlarıydı. Dolapdere sakinleri babası işe gidince kendi başına kalan Hasan'a sahip çıkmaya başladı. Dünyaca ünlü oyuncu Daniel Day- Lewis'in ödüllü My Left Foot (Sol Ayağım) adlı filmin öyküsüne benzer şekilde bazı komşular yemek yapıp getirirken, bazıları da onun bu yemekleri yemesine yardım ediyordu. Çocukluk arkadaşları Hasan'ı tekerlekli sandalyesiyle çevrede dolaştırıyor, tuvalete gidişlerinde yardımcı oluyor bazen Beyoğlu'na bile çıkarıyorlardı. Bir gün İstiklal Caddesi'nde Hasnun Galip Sokak'taki kulüp binasından çıkıp yürüyen Fatih Terim'i gördü. Seslendi, tanışmak istedi ama sesini duyuramadı Fatih Hoca'ya.
BİR DİLEĞİ VAR
Ağlayarak eve döndüğünde ev sahibi duruma üzüldü ve ona bir jest yaptı. 50 yılın Kısmet Apartmanı'nın adını Terim Apartmanı olarak değiştirip sarı-kırmızı harflerle yazdı kapının üzerine. Hasan şimdi Terim Apartmanı'nda oturmaktan mutlu. Zorlukla konuşarak tek dileğini iletiyor ve "Savaş Abi ne olur, Fatih Hoca mahalleye gelsin. Gelirken de bana Arda'nın formasını getirsin" diyor.