İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü'nde tedavi gören çocuklar, bayramı buruk geçiriyor. Çünkü onlar yaşıtları şeker ya da harçlık toplamıyor, kanser illetiyle savaşıyorlar. Bayramı hastanede geçiren 12 çocuk var. Gördükleri antibiyotik ve kemoterapi tedavisi nedeniyle doktorları onlara ev izni vermemiş. Hepsinin yüzü asık. Burak Gökhan Özgel 10 yaşında. Tedavi olmak için Bayburt'tan İstanbul'a gelmiş. Onkoloji Enstitüsü'nde, 6 aydır kanserle mücadele ediyor. Zaman zaman evine gitmesine izin veriliyor. O da, bu "izin" süresini İstanbul'daki yakınlarının yanında geçiriyor. Koluna bağlı serumla, mutsuz gözlerle çevresini izleyen Burak, bizi görünce biraz neşeleniyor. Trabzon'daki doktorlar 6 ay önce kanserli hücreye rastlayınca, bacaklarının kesilmesi gerektiğini söylemiş. Babası Erdem Özgel, "Olmaz. Oğlumun bacaklarını kestirmem" demiş. İstanbul'un yolunu tutmuşlar. Buradaki doktorlar kanserli hücrelerin ameliyatla temizlenebileceğini ve Burak'ın bacaklarını kurtarabileceklerini söylemiş. Ve ameliyat etmişler. Burak, şimdi bacaklarındaki kanserli hücrelerden kurtulmuş. Kemoterapi tedavisiyle hayata tutunmaya çalışıyor. Tek isteği, Bayburt'ta ailesiyle birlikte olmak; oradaki arkadaşlarıyla saklambaç, körebe oynamak. Babası Erdem Özgel, "Buna da şükür" diyor ve ekliyor: "Oğlumun bacaklarını keseceklerdi. Hiç değilse bacakları kurtuldu. Kanserli hücreler yok oldu. Varsın bu bayram da burada geçsin."
'ALİ KURTULSUN' DİYE...
Ali Yahya Ethem ise 2.5 yaşında. Kanserle savaşan çocukların en küçüğü. Üstelik, İstanbul'a Kuzey Irak'tan gelmiş. Annesi Yüksel Hasan Hüseyin, 2 çocuğunu Kerkük'te bırakmış. Sırf, Ali kurtulsun diye varını yoğunu satmış, İstanbul'un yolunu tutmuş. Bu bayram onlar da ayrı. Ali, koluna bağlı serumla avazı çıktığı kadar bağırarak ağlıyor. Belli ki canı çok yanıyor. Anne Yüksel Hasan Hüseyin kucağından hiç bırakmadığı minik yavrusuyla, "Oradaki doktorlar 'İstanbul'da sizin hastalığınıza çare bulunur' dediler. Biz de buraya geldik. 2 aydır buradayız. Hayatı unuttuk. Bayram neyimize. Çocuğum kurtulsun da gerisi boş" diye konuşuyor.
'MEYVELİ PASTA SEVMEYİZ'
Adil Can da 8 yaşında. Kolundaki seruma rağmen onkoloji servisinin koridorlarında dolaşıyor. Canı sıkılıyor, bayramı hastanede geçirmek istemiyor. Saçları gördüğü kemoterapi nedeniyle döküldüğü için iyice kazınmış. Şapkasını çıkarmış, serum askısına asmış. Hastalığı yorgunluk şikâyetiyle baş göstermiş. AML türü kan kanserine yakalandığı anlaşılmış. 2 aydır tedavi görüyor. Annesi Mekiye Can, bayramda oğlu evini özlemesin diye servisin mutfağında ona sevdiği yemekleri pişiriyor. Ama bu da Adil Can'ın yüzünü güldürmeye yetmiyor. Giderken çocuklar sever diye yanımızda götürdüğümüz meyveli pastanın yüzüne kimse bakmıyor. Hepsi sanki fikir birliği etmişçesine "Biz meyveli pasta sevmeyiz ki..." diyor. Onlardan ayrılırken, bir sonraki ziyaretimde mutlaka doktorlarından izin alıp, 'çikolatalı pasta' getireceğime söz veriyorum. Ama bu da onları mutlu etmeye yetmiyor.