Şimdi 2 ayrı hayat sıkıştıracağım küçümen sütun santimlere. Lakin içlerini açtıkça, düşünüzde esneyip kocamanlaşacak o hayat kırıkları. Dikkat, elinize, teninize değip batmasın. Kalbinizden iyilikler dileyin onlara, durur kanamaları bir nebze.... Belki de... Deli dolu bir adam... Yorgun olmasını beklerdim oysa... Oysa nasıl bir çocuk telaşı. Nasıl da bir parlayış gözlerinde. Bir çırpıda anlatışları. Hayat neredeeen nereye... Adı Yılmaz... Yaşı 56... Soyadı Üflaz... Benim için bilindik bir soyad... Ta Antakya'dan. Zaten oradan gelmişler. Hem de ne geliş. Diyor ki: "Enis Karaduman vardı bildin mi? O akrabamdı. Sahici kabadayıydı, tezgah yapıp vurdular. Gitti koç adam. Babama gelince. O da Hasan Abi'nin yani Heybetli'nin babası Hüseyin Dayı'mın en yakın arkadaşı Arap Kadri. Sebze meyve halinde bu iki aslan parçasının koyduğu taşı oynatan mı olurdu? Biz o devirde, Şehzade'de... Şehzadebaşı'nda yani prensler gibi büyüdük. Şu kadar söyleyim, devrin efsanesi Leyla Sayar vardı hani. Gelmiş geçmiş en güzel bacaklı kadın. O bir dostuna bir araba getirtmişti ta Amerika'dan. Gemiyle gelmişti. Kızıp darılıp ayrılmışlar. Ben gittim 17 yaş harçlıklarımı bastım aldım 56 Tandırbört'ü."
'DEFTERDEN SİLİNDİM'
"Vakko yeni açıldı ya, bana yıldızlı müşteri kartı verdiler, öylesi bir giyinme kuşanma merakım. Birden Hippy akımı çıktı. Ben de verdim peşine bu akımın. Gittim taa Katmandu, Hindistan. İnanmazsın, evden otellerin para dolu çantasını aldım da zor taşıdım. Ama kumar bende babadan kalma alışkanlık. 2 senede dümdüz ettim parayı. Döndüm yüzlemedi babam. Aksine otellerden birinin tapusunu yaptı üstüme. Ben ne yaptım, oteline barbut attım. Daha da yüzüm kalmadı. Akrabalar filan sildi beni defterden. Amaaaan. Dünya malı bu. Evlenmiştim, kızım dünya güzeli. Ben kıymam o güzelliğin güzel dünyasına. Kendim ettim kendim buldum. Karla gelen dostluklar var burda. Sevdim. Sevince koymuyor yoksulluk. Hippylik hâlâ devam bizde."