Selahattin İnal ustanın muhteşem rast şarkısı, o gece orada, Sultan'ın saray gibi evinde gerçeğe dönüştü sanki. On yıllardır hayranı, seveni, sevdalısı olduğum Türkan Şoray'ın uzun siyah saçlarından savrulan teller gelip düğmeme takılınca, şarkının giriş sözlerini fısıldadım ona: "Saçının tellerine ömrümü taktı kader." Güldü: Abartmayın canım, düğmeniz takıldı sadece.
Yanı başınızdayken, ömrümün düğme kadar değersiz oluşundandır sultanım.
(Kahkaha atarak) Vallahi çok şeker dillisiniz Savaş Bey. Ben de pek severim sizi. Minik iş kazam ardından kurulan bu diyalog, aramızdaki ince buz duvarı çatlatıp yıktı, kolejli iki arkadaşa dönüştürdü bizi. Hani çok kıskanasınız diye söylüyorum; 5-6 dakika kadar el ele bile oturduk sonrasında.
Sizi böyle sıcacık gülümserken, gözleri ışık ışıkken görünce 40 yıllık meslek acemiliğimi attım Türkan Hanım.
Aşkolsun Savaş Bey. Yarım saattir somurtuyor muydum yani?
Hayır ama karşılaştığımızda aklım yerlere saçıldı, bu sayede toparladım. Bir sultan tarafından şımartılmanın ne büyük bir keyif olduğunu size tümüyle anlatabilmeyi isterdim doğrusu. Lakin konuşmalarımızın bazı bölümlerini dostluk saklambacında bırakacağıma, Sultanımızın uygun gördüğü kadarını yazıya dökeceğime dair 'âşık' sözü verdim.
İLK KEZ ANLATTI
Demek pek çok sırrınıza vakıf olmaya 1 ay kaldı.
Evet, kısmetse 24 Kasım'da kitap fuarında imza günümle birlikte...
Hayırlı olsun diyorum şimdiden. Kim yazdı kitabı, söyleşi tarzında mı, adı ne?
Baştan sona kendim yazdım. Adını da "Sinemam ve Ben" koydum. NTV Yayınları'ndan çıkacak.
Sadece sinemanızı, meslek anılarınızı falan mı anlattınız, özel hayattan da sırlar, hatıralar okuyacak mıyız?
Sinema benim için meslek olmanın çok ötesinde oldu. Bir yaşam biçimi, bir yoğunlaşma, bir kendini ifade ediş tılsımı. Özel hayatın pek çok detayı da o yaşam biçiminin yanı sıra yaşandı haliyle. İster istemez, hatta hiç istemeden bazı şeyleri ilk kez anlatmak durumu oldu.
CİHAN ÜNAL'LA EVLİLİK
Sonrasında büyük bir nezaket gösterip, kitabının taslağını gösteriyor bana. Başlıkları ve bazı detayları görünce koşulsuz hayran kadrosundan haberci hallerine evrilip heyecanlanıyorum.
Neleri ne kadar anlatıyorsunuz peki?
Migren derdim, kilo alma korkum, güzelliğin bazen nasıl bir yük olduğu, uçağa binme korkum. Ama bunlar hep gelip sinemaya bağlanıyor. Ayrıca, oyunculuk nedir, oyunculukta vardığım yer. Bir karaktere hazırlanma, yönetmene güven, biten bir film, aşk sahnelerinden sonra eve döndüğünüzde ister istemez bir şeyler sızıyor... İşte bu türden şeyler.
Cihan Ünal'la olan aşk evliliğinizin ipuçları çıkacak demek ki ortaya. Biraz söz etseniz ya.
İlk kez kitabıma yazarak paylaştığım için size özet geçebilirim.
Sevildiğimi bileyim olee...
(Gülüyor) Bakın ne yazmışım: Filmde başrolü paylaştığımız Cihan Ünal mert, sağlam duruşlu, sakin ve içsel hayli de romantik bir şahsiyet. Bana evlenme teklifi edince çok kısa düşünüp, kabul ediyorum. O güne kadar çok az hissettiğim 'Kendi kararlarımı alabilecek gücümün farkına vardım. Muhtemel zorlukları göze alabilirdim.'
Nedir o zorluklar?
(Kahkahayla) Ooo!.. O zorlukları anlatsam kitap 300 bin satar. Düşünün. Evde çocuk bakıyorum, annelik sorumluluğunu her gün daha fazla hissediyorum. Sabah kalkıp Yağmur'un maması, dadılarına rağmen gezdirmeler her şey. Bu arada Cihan filmlerde ve dizilerde çalışıyor. Onu her sabah giydirip, hazırlayıp setlere yolluyorum. Rolleri değiştik sanki. 2 sene ara verdim, özlem dorukta. Kızımı alıp babasının setine ziyarete götürüyorum. Sanki ilk defa set gören misafir gibi ha ha haa. Ama bunları yazmazsam olmaz ki. Çünkü her şey dönüp dolaşıp sinema sevgime, özleyişime, endişelerim ve projelerime yansıyordu. Tekrar film çekecek miyim, galalarda kalabalıklar beni alkışlayacak mı?
BİR EFSANE AŞK: RÜÇHAN ADLI
Sultanım. Elbette kitabın büyüsünü bozmak istemem. Lakin şöyle bir karıştırınca dahi belleğime tutkallanan başlıklar gördüm. Bir kaçını olsun sizin ağzınızdan dinlemek, oraları detaylı dertleşmek isterim.
(Gülümsüyor) Hangi başlıklar mesela?
Daha genç kızlığınızdan başlayan ve hem bizim hem de bizden önceki kuşağın neredeyse kutsadığı bir aşkın içindeydiniz merhum Rüçhan Adlı'yla.
(Sitemkâr şekilde) Neden önce o bölümü sordunuz. Magazin tarafı var diye mi?
Asla... Unutamadığım bir meslek hatıram var da o yüzden.
Allah Allah! Nedir o merak ettim?
1984 olmalı. Kızınız Yağmur'un doğduğu gün loğusa yatağınızda, bebek kucağınızda çekilen bir kare fotoğraf ulaştırdılar gazetemize. O zamanki Genel Yayın Yönetmenimiz Çetin Emeç beni çağırdı, fotoğrafı önüme koydu ve neredeyse imkânsızı istedi. Çok merak ettim ne istedi? "Bu fotoğrafı Rüçhan Adlı'ya yorumlatırsan sana pirim yazarım" dedi.
Çok şaşırdım. Eee?
Ben sora sorguluya Harbiye taraflarındaki ADLI Han'ı buldum. Kendimce yöntemler uygulayıp, bir şekilde çalışma odasına kabul ettirdim kendimi. Sonra Çetin Bey'den selam ilettim Rüçhan Bey'e. "Bu fotoğrafı okuyuculardan önce sizin görme hakkınız olduğunu düşündük" diyerek masasına bırakıverdim. Bir erkeğin aynı anda hem merakı hem hüznü hem telaşı, elimi, coşkuyu, kıskançlığı ve sevinci nasıl aynı anda aynı göz ifadesine, mimiklere mozaik edebildiğini hayret ve hayranlıkla gördüm.
Aman Allah'ım ne oldu sonra.
Yakın gözlüğünü takıp fotoğrafa bakakalmıştı. O sırada beni, mekânı, zamanı unutmuş gibiydi. Küçük makinemi çıkarıp 1 kare fotoğraf çektim her şeyi göze alıp. Ama hiç tepki vermedi. Belki fark etmedi bile. Tahmin edeceğiniz gibi ertesi gün kocaman kullandık o resmi 1'inci sayfada. Rüçhan Adlı'nın elinde Yağmur Bebe kucağınızda bir fotoğrafınız duruyor düşünsenize.
Beni siz de o günlere götürdünüz. Madem özel anlamı var size bir parça anlatırım seve seve Savaş Bey.
Lütfedersiniz Sultanım.