''Türk Mutfağı ve Edirne'den Yemek Kültürümüz'' adlı kitabın yazarı Gizerler, hicri takvime göre Muharrem ayının 10'ncu gününden itibaren yapılan aşurenin ''Kurban Bayramı sonrası tatlısı'' olarak da bilindiğini söyledi.
Aşurenin özünün buğdaydan oluştuğunu ifade eden Gizerler, ''Aşure, buğday menşelidir. Temel kültürümüzün, beslenme sistemimizin temel maddesi buğdaydır. Hububatlarla şekillenerek ülkemizde yetişen meyve ve sebzelerle tatlandırılır. Çok ilginç bir tattır. 35-40 çeşit ürünün girdiği bu tatlıda her bileşenin tadını ayrı ayrı hissedersiniz ama tek bir kazanda hepsi kaynar ve barış içerisinde bu tadı verir'' diye konuştu.
Gizerler, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın aşurenin UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi'ne girmesi için çalışma yürüttüğünü, aşurenin temelinde paylaşım olduğunu vurgulayarak, her evde yapılan aşurenin tadı ve lezzetinin farklı olduğunu anlattı.
Aşurenin semavi dinlerde önemli bir tatlı olduğuna dikkati çeken Gizerler, ''Farklı dinlere mensup olanlar da aşure yayıp komşularına ikram eder. Aşure, farklı dinlerin, farklı inançların, farklı kültürlerin ortak tadıdır, paylaşım geleneğinin vazgeçilmez bir ürünüdür'' şeklinde konuştu.
Aşurenin ana unsuru olan bakliyatların acılaşmasının önlenmesi için bir gün suda bekletildiğini belirten Gizerler, kaynatılan buğdaya haşlanmış fasulye, barbunya, bakla ve nohut ilave edildiğini, daha sonra da kuru meyvelerin eklendiğini bildirdi.
Gizerler, aşurenin hoş kokulu olması için tarçın, gül suyu ve karanfil suyu ilave edildiğini kaydederek, ''Aşureyi kurban etiyle tatlandıranlar da olur. Et, pişme işleminin sonunda ilave edilir ve sonra çıkarılır. 5 dakika daha kaynatıldıktan sonra şeker ilave edilir. Karışım, 5 dakika da şekerle kaynattıktan sonra sıcak olarak kaselere servis yapılır ve soğumaya bırakılır. Süslemesi de yapıldıktan sonra ikram edilir'' ifadelerini kullandı. Gizerler, aşurenin paylaşımı artırıcı ve komşular arasında diyaloğun sembolü olduğunu sözlerine ekledi.