ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Mısır'da darbeyle seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi deviren ordunun, ülkede demokrasiyi tesis ettiğini söyledi. İslamabad'da sarf ettiği bu talihsiz sözleri ertesi gün Londra'da tavzih etmeye çalıştıysa da, Kerry, ABD'nin bugüne kadar Mısır'da aldığı ikircikli pozisyonu, darbecilere doğrudan destek noktasında zirveye taşıdı. Kerry'nin bu sözlerinden sonra ABD, Mısır'da darbeyi açıktan destekleyen bir konuma itilmiş oldu.
Peki, Kerry'nin bu yaklaşımı ABD'nin tutumunu yansıtıyor mu? Zira bu konuşmadan hemen sonra Wall Street Journal'a sufle veren yetkililer, Kerry'nin "metin dışına çıktığını" özellikle duyurdu. Dün görüştüğüm Beyaz Saray yetkilileri de benzer bir şeklide ABD'nin Mısır politikasında bir değişikliğin olmadığını söyleyerek Kerry'nin bu cümlelerinin paylaşılmadığını ima etti. Obama yönetimi, başından beri Mısır ordusuna yaptığı 1.3 milyar dolarlık yardımı bahane ederek darbeye darbe demediyse de, bu darbede taraf tutuyor görünmekten de özellikle kaçındı. Dışişleri ve Pentagon'un Mısır'a teslim edileceğini duyurduğu F-16 jetlerini Obama'nın askıya almasını bu çerçevede okumak lazım.
Kerry ile Obama'nın dış politika konusundaki görüş ayrılıkları artık sır değil. Kerry, 6 ay önce göreve geldiğinde Obama'yla uyumlu çalışacağı yönünde mesajlar veriyordu. Ancak Ortadoğu'da yeni bir belaya bulaşmamaya özen gösteren Obama'ya karşı Kerry, koltukta geçirdiği sürenin neredeyse tamamını Suriye'ye askeri müdahale ve İsrail-Filistin barışına harcadı. Hatta geçen ay Kerry'nin Beyaz Saray'da tumturaklı bir şekilde Obama'nın Suriye politikasını uluorta eleştirdiği ortaya çıktı. Obama ise liberal şahinler olarak anılan Susan Rice ve Samantha Power ile Kerry ve Chuck Hagel gibi iki Vietnam gazisini dengelemeyi umuyor.
2004'te başkanlık yarışını kazanamayan Kerry, "ya şimdi ya hiçbir zaman" anlayışıyla kendi iddialı politikalarını yürüterek 2016 seçimlerine yatırım yapıyor olabilir ama başkanlığa soyunmadan önce başlıktaki soruya cevap vermesi gerekir.