Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Rektör seçimi: Al Kemalist'i vur sosyaliste!

Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz: İşte bir kez daha rektör atamaları tartışılıyor.
Yasaya göre üniversite 6 rektör adayını seçimle belirliyor. Bu 6 adayı YÖK, 3 kişiye indirip Cumhurbaşkanı'na sunuyor.
Köşk de önüne gelen 3 adaydan birini rektör atıyor.
Bu sistemin varacağı absürt noktayı yıllar önce yazmıştım: Üniversitedeki seçimde sadece "bir oy" alan (yani kendine oy atmış olan) aday dahi rektör olabilir.
Çünkü o "tek oy" sayesinde, "altıncı sıradaki aday" olarak ismi YÖK'e gider... YÖK üçe indirdiği listede ona da yer verir. Cumhurbaşkanı da imzaladı mı, tamam, sadece kendi oyuyla rektör olur adamımız.

* * *

"Pratikte böyle bir şey olmaz" diye itirazlar gelmesinden sadece dört gün sonra, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 2 oy alabilmiş (kendisi ve eşi) adayı rektör atamıştı.
Ama sonra Abdullah Gül de benzerini yaptı!
Yani benim "karşı" olduğum Sezer ile "desteklediğim" Gül, aynı kötü mekanizma içinde "eşitlendi."
Demek ki bu aşırı merkeziyetçi yapıyı demokratikleştirmek gerekiyor.
Peki, ne yapmalı?
Bu soruyu duyanlar hemen şöyle diyecektir: "Üniversite kimi seçerse rektör o olsun."
İlk bakışta pek demokratik bir sistem: Sandıktan birinci çıkan kişi (pratikte bir profesör) rektör olacak.

* * *

Hoooop, durun bakalım...
Rektörünü seçen "üniversiteliler" kim? Yani kimler rektör seçiminde oy kullanıyor?
İşte asıl mesele burada: Rektör seçiminde sadece "öğretim üyesi" statüsündeki zevat oy verebiliyor.
Peki ya diğer öğretim elemanları?
Yani öğretim görevlileri, araştırma görevlileri, okutmanlar?
Hayır, onlar "insandan" sayılmıyor; rektör seçimine katılamıyorlar.

* * *

Bitmedi!
Üniversitede daha nice çalışan var: Doktor, mühendis, mimar, hemşire ve diğerleri... Onların da mevcut sistemde oy verme hakkı bulunmuyor.
Alabildiğine elitist bir sistemle karşı karşıyayız.
Demek ki neymiş...
YÖK ve Cumhurbaşkanı'nı devreden çıkarmakla rektör seçimleri demokratikleşmiyormuş.
Rektör olacaklarda bazı özellikler aranabilir. Kabul.
Ancak seçimi mutlaka üniversitenin tabanına yaymak gerekiyor.
Profesörden okutmana, revirdeki doktordan muhasebeciye, tüm üniversite çalışanları oy verebilmeli.
Hatta aralarından seçecekleri (faraza yüzde 2 oranındaki) temsilcilerle öğrenciler de seçime katılmalı.

* * *


Dünyada birçok farklı rektör belirleme sistemi uygulanıyor. Biz "demokratik bir seçimle bu işi yapalım" diyorsak, o zaman yukarıda anlattığım "seçmen tabanını genişletme" fikrini uygulamamız gerekir.
Eğer rektörü, şimdiki gibi, bir avuç öğretim üyesiyle seçmeye kalkışırsanız, o rektör üniversitenin "kralı" olur.
Nitekim bir kere seçildikten sonra çeşitli numaralarla tekrar seçilen, ayrılırken de yerine eşini getirmeye çalışan nice rektör gördük.

* * *

Ancak hemen herkes meseleyi, halen uygulanan "elitist" sistem içinde tartışıyor.
"Sosyalist" ve "demokrat" diye bilinen akademisyenlerin bile bu konuda Kemalistlerden ve devletperest muhafazakârlardan farkı yok.
Entelektüel yayınlara uzun makaleler yazıyor, gazete ve TV'lere demeç veriyorlar ama hiçbiri "Öğretim görevlisi, asistan ve okutmandan başka, muhasebeci, hemşire ve bahçıvan da rektör seçiminde oy kullansın" demiyor.
Bu konu gündeme geldiğinde "hamhum şaralop" deyip lafı değiştiriyorlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA