Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Silivri izlenimleri (2)

Benim açımdan Silivri'nin ilginç bir bölümü de kütüphaneydi. Acaba mahpuslar (tutuklu ve hükümlüler) neyi nasıl okuyordu?
Söylenene göre kısıtlama yok: Mahkemelerin yıllar içinde yasakladığı 25 bin kitap varmış. Onlar haricinde isteyen istediğini okuyormuş.
Gezinirken talih yardımcım oldu; "o kitap" raftan göz kırptı. Hangi kitap mı? Doğan Avcıoğlu'nun Türkiye'nin Düzeni başlıklı 1968 tarihli çalışması.
Ülkenin "asker-sivil aydın zümre" tarafından yönetilmesini arzulayan Baas zihniyetli Avcıoğlu'nun ünlü kitabı... Ergenekoncuların ve Balyozcuların düşünce kökeninde o kitabın önemli yeri var.

Ya cinsel ihtiyaç?
30 Nisan 2012
itibariyle... (Yuvarlak hesap) 65 bini hükümlü, 55 bini tutuklu (36 bin tutuklu, 19 bin hükmen tutuklu) olmak üzere, 120 bin mahpus (kapatılmış) var. Bunların 114 bini erkek, 4 bini kadın. 2 bin kadarı da çocuk. (Bir kişinin bütçeye maliyeti 40 lira.)
Cezaevlerinde bu 118 bin yetişkinin yemek, uyku, tuvalet, banyo, TV, spor gibi temel ihtiyaçları öyle ya da böyle karşılanıyor... Peki ya cinsel ihtiyaçları?
Fısıltılardan öğrendiğim şu: Adalet Bakanlığı yetkilileri diğer ülkelerdeki cezaevi uygulamalarını incelerken, cinsellik meselesini de konuşuyormuş.
Mesela Azerbaycan'da mahpuslar bungalov tipi kulübelerde eşleriyle birlikte olabiliyorlarmış. Azeriler, "Mahkûmlar bu haklarını kaybetmemek için isyan etmiyorlar" demiş.

İki 'Büyük Birader'
Silivri'de herkes bir, ben iki Büyük Birader gördüm. Yazar George Orwell'in 1984 adlı romanında bahsettiği, herkesi izleyen Büyük Birader, cezaevinde kamera sistemi olarak karşımıza çıkıyor.
Odalar ve tuvalet-banyo kabinleri hariç ceza kampusundaki tüm mekânlar anbean kameralarla izleniyor.
Diğer gözetleyen ise Atatürk... Silivri'deki her yeri Atatürk'ün resimleri, büstleri, okullardaki gibi Gençliğe Hitabe ve İstiklal Marşı ile doldurmuşlar.
Nerede durursanız durun, şöyle bir çevreye baktığınızda, kıyıdan köşeden de olsa sizi izlediğini fark ediyorsunuz. Kemalistler tasalanmasın, AK Parti, Atatürk Cumhuriyetinin kılına dokunabilmiş değil.

Çölaşan'ı unutmadık
Geziyle ilgili eleştirilere de değinmek gerek... Cumhuriyet gazetesinin dünkü haberine göre tutuklu gazeteci Mustafa Balbay, "Silivri'ye gelip de bizimle görüşmemek olur mu" demiş.
Doğru ama haklı değil. Bu gezi Sadullah Ergin tarafından organize edildi. Adalet Bakanı'nın amacı, ceza kampusunun maddi şartlarını göstermekti. Bunu bilen davetli gazeteciler mutlaka, "Bize gösterdikleri kadarıyla..." notunu düştü.
12 Eylül (1980) döneminde Emin Çölaşan'ın, 7/24 işkence yapılan Mamak Askeri Cezaevi'ni gezip "anarşistlerin keyfi yerinde" diye yazmasını unutmadık.
O nedenle sadece maddi şartlardaki olumlu değişimden söz ediyoruz. Çünkü hak etmiş olsalar da, olmasalar da; insanları cezalandıran nahoş bir sistem var karşımızda.
Maddi imkânları kullananlar yine insanlar. Askere gidenler bilir: Kötü komutan, en şahane ortamı bile cehenneme çevirir. Hakiki Silivri'yi, farklı nedenlerle orada bulunan çok sayıda mahpustan dinlemek gerek.
Son olarak: En iyi, en rahat cezaevi bile özgürlüğün yerini tutamaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA