Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Erdoğan ve Gülen: 'Dönüş oyunları'

Başbakan Erdoğan, 10'uncu Türkçe Olimpiyatı'nın kapanışında... ABD'de yaşayan Fethullah Gülen'i kastederek... "Gurbette olup vatan topraklarının hasreti içinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Bu sıla hasreti artık bitmelidir. Bitsin istiyoruz" dedi.
Bu sözler sadece Gülen Cemaati'nde değil, üyesi olmasa da cemaate sempati duyanlar arasında sevinç yarattı.
Peki, bu kadar mı? Yani olay görünenden mi ibaret? Bence değil. Katmanlı bir durum bu...

Milyonlar sevindi
1) İlk katman, olayın düz anlamı... Fethullah Gülen, 28 Şubat darbecilerinin hücumları karşısında Mart 1999'da ABD'ye yerleşti.
Yıllar içinde kendisine karşı açılan davalardan beraat etti. Yani ülkeye gelmemesi için hukuki bir engel bulunmuyor.
Elbette vatan hasreti çekiyor, Türkiye'ye dönmek istiyor. Öte yandan takipçileri de onu burada görmek istiyor.
Bu açıdan bakıldığında Başbakan, milyonlarca yüreğe hitap eden, vicdanlı ve adaletli bir konuşma yapmış oluyor.
Ancak Başbakan'ın... Geçen yıl yapılan 9'uncu Türkçe Olimpiyatı'nda, yüzde 50'yi yakalamış muzaffer bir siyasetçi olarak konuşmasına rağmen... Hocaefendi'ye dön çağrısında bulunmaması... Bizi başka anlamlar aramaya itiyor.

Barışa zeytin dalı
2) Sonraki katmanda elbette son aylardaki AK Parti - Cemaat gerginliği yer alıyor... Bazı yorumcular, "Sorun yok, fitne var" diyerek "hüsnü kuruntularını" dile getirdiler ama gerçek öyle değil. Gerilim bal gibi de var!
Ancak bu gerginlik devam edemez. Çünkü 2014'te cumhurbaşkanlığı (ya da başkanlık) seçimi olacak. Sistem değişti. Devletin başına geçmek için halktan yüzde 51 almak gerekiyor.
Bu şartlarda Başbakan, milyonlara hitap eden Hocaefendi'yi karşısına alamaz.
Hüseyin Gülerce, geçenlerde, "Cemaat referandumda AK Partililerden daha fazla çalıştı" dedi ki bu söz, "Biz olmasak Evet oyları yüzde 50'yi geçemezdi" anlamına gelir.
Yani Başbakan'ın buzları eritmesi lazım... Dolayısıyla konuşması, Cemaat'e zeytin dalı uzatma şeklinde de değerlendirilebilir.

Ansızın gelebilirdi
3) Bitmedi... Bir diğer katmanda, zeki siyasetçilerin "dışındaki gelişmeleri kendine mal etme" mahareti yer alıyor.
Gülen'in önümüzdeki günlerde döneceğine... Pennsylvania'dakine benzer bir çiftlik evinin hazırlanmakta olduğuna medya değinmişti. (Bu tip kritik haberlerin, herkesten önce Başbakan'a ulaştığını biliyoruz.) Gülen'in gelişine bir engel bulunmadığına göre... Kimseye (yani Başbakan'a!) sormadan, ansızın gelmesi, yukarıda değindiğim gerginliğin daha da arttığının işareti sayılacaktı.
Ama şimdi, sanki "Başbakan davet etmiş... Hocaefendi de dönmüş..." gibi bir hava oluşuyor.

Zamanlama meselesi
4) Son katmanda "hamle üstünlüğü" denilen durum var. Hamle üstünlüğü, gelişmeleri yönlendirmek amacıyla, stratejik bir konuma yerleşmektir.
Gülen önümüzdeki günlerde dönerse... Hamle üstünlüğü, (şimdilik) Başbakan'da olacak.
Ancak bir zamanlama ustası olan Hocaefendi, dönüşünü belirsiz bir tarihe erteleyebilir. Böyle bir durumda, Başbakan'ın hamlesini boşa çıkarmış olacak.
Tahminde bulunayım: Hocaefendi kendisini hep güncel siyasetin üstünde konumlandırmaya çalıştı. O halde dönecekse... "Başbakan dön dedi, o da döndü" ya da "Erdoğan'ın dön çağrısını reddetti" denilemeyecek bir "ara tarihte" dönecektir...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA