Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Apo'yu devreye sokmak (artık) bir işe yarar mı?

Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in Abdullah Öcalan ile ilgili söyledikleri önemli:
"Öcalan'ın da (barış çabalarına) girmesi konusunda ayrım yapmıyorum. (...) İstihbarat birimi, siyaset kurumu, güvenlik bürokrasimiz oturup karar verir. Hangi enstrümanı kullanmayı kararlaştırırlarsa onu kullanırlar. Bunu yapmamaları bir eksikliktir. Bu milleti, bu devleti bu illetten kurtarmak için gerekli görülen adımları atmak bir görevdir..."
Burada ciddi bir eleştiri var: Bakan Ergin, barış satrancında Öcalan'a da yer verilmesi gerektiğini... Ancak bunun yapılmadığını söylüyor. (Tabii bunu dolaylı olarak ifade ediyor!)
Bence Bakan Ergin haklı. Ancak eleştirisini çok geç ortaya koyduğunu da söylemeliyim. Bir yılı aşkın bir gecikme bu! Ankara, örgütün Öcalan'ı ekarte ettiğini zamanında göremedi. Gördüğünde de PKK'ya karşı Öcalan'a destek vermedi.
Neler olduğunu hatırlayalım...

O bir "sanal" lider
PKK yönetimi, Öcalan'ın kendini kurtarmak için Ankara ile anlaşma yoluna girdiğini... Bu sürecin örgütü (yani komutanları) tasfiye edeceğini düşünmeye başlamıştı.
Öcalan'ın "Devrimci halk savaşına gerek kalmadı" deyip barış yolunda ilerlemeler olduğunu açıklamasından kısa bir süre sonra... 14 Temmuz 2011'deki Silvan saldırısı ile PKK, hem görüşmeleri sonlandırdı, hem de Öcalan'ın anlaşmasını tanımadığını gösterdi.
O dönemden beri Öcalan sanal lider konumunda. Şu manada: Kürt milliyetçileri ve örgütün alt kademesinde Öcalan hâlâ bir lider.
PKK yönetimi ve BDP içinse, sözü dinlenen, dediği yapılan bir lider değil, gerektiğinde imajı ve itibarı kullanılan bir simge, yani sanal lider.

Suriye, Kandil'e yaradı
Öcalan bu durumu elbette çoktan fark etti ve kendini geri çekti... Beklentisi PKK yönetiminin siyasi ve askeri hatalar yaparak çuvallaması ve tekrar "Serok (Başkan) Apo" demeye başlamasıydı.
Ama öyle olmadı: Suriye'deki savaş, PKK yönetiminin hata yapmasını engelledi. Silah, para ve bilgi yardımı gören, bölgedeki gelişmelerle moral depolayan PKK, saldırılarını artırdı.
Giderek yoğunlaşan ve pervasızlaşan saldırılar, Ankara'yı da sarsmaya başlayınca, örgüt yönetimi kendini ispatlamış oldu: "Apo'suz da..." bu işi götürebiliyorlardı.
İşte eleştiri noktası tam da burada: Ankara'nın, Öcalan'ın örgüt tarafından sanallaştırıldığını görmesi ve taa bir yıl önce onu devreye sokması gerekiyordu.

Federasyonu konuşmak?

Peki bunu şimdi yapmak bir işe yarar mı? Zor! Çünkü bir yılda köprülerin altından çok sular aktı.
Mesela "özerklik" projesi... "Demokratik özerklik" adıyla Öcalan'ın ortaya attığı bu fikrin... Ne olduğu tam anlaşılmasa da... Milliyetçi Kürtlerin imgeleminde bir yeri vardı.
Ama Suriye'deki gelişmeler, milliyetçi Kürtlerin bağımsızlık hayallerini tazeledi. Dolayısıyla Öcalan'ın artık özerklikten değil, faraza federasyondan söz açması gerekiyor. Başka türlü lafı dinlenmez...
Peki... Özerkliğe karşı, atacağı ileri adım olarak yerel yönetimleri güçlendirmekten bahseden üniterci Ankara, federasyonu tartışmaya hazır mı? Sanmıyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA