Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Tek adam kaç kişidir?

Okuyucu mektubu yayınlamak, belli bir köşe yazarı tipinin sık sık başvurduğu bir kaytarma yoludur. Sıkıştığın, konu bulamadığın zaman dayarsın birkaç okuyucu mektubunu, o günlük yerini doldurur işini bitirirsin. Hem sen rahat edersin, hem de diğer okuyucularında "bir gün benimkini de yayınlayabilir" beklentisini uyandırır, sana sarılmalarını sağlarsın.
Bu mektupçuluğu meslek edinmiş işgüzar emekliler vardır, bilirsiniz. Rahmetli Oğuz Atay, "Tehlikeli Oyunlar" romanında bu tiplerden biriyle, Emekli Albay Hüsamettin Tambay'la tatlı tatlı dalgasını geçer, bunu da edebiyat meraklıları hatırlayacaklardır.
Lakin, okuyucu mektubu hepten zırvalamayacak...
Tamam, trafik sorunu, hayat pahalılığı, Fenerbahçe'nin durumu, yaşlılara saygı göstermeyen gürültücü gençlik gibi yaşlı emeklinin kafasını sürekli kurcalayan masum zırvaları anladık da, siyasi zırvaya köşeni açmayacaksın. Sonra sen gülünç olursun, müşterin değil...
Geçen gün böyle bir okuyucu mektubu gözüme ilişti, hem de imzasız.
Meçhul kişi, her muhalif vatandaş gibi, "Tayyip kazanır" endişesiyle ve gazetesinin akıl hocalarından aldığı gaz doğrultusunda başkanlık sistemine karşı çıkıyor ve olumlu örnek olarak da tabii ki Atatürk'ü gösteriyor...
Atatürk "tek adam yönetimlerini katiyyen onaylamam" demiş!
"Amerikan sistemini memleketimizde tatbik etmeyi hiç hatırıma getirmedim, sistemsiz ve kanunsuz tarzda reisicumhurlukla başvekaleti birleştirmeyi düşünmedim" demiş...
Hoppala... Amerika'da bu sistem sistemsiz ve kanunsuz olarak mı kurulmuş, anlayamadık.
Yoksa Türkiye'de uygulanırsa mı sistemsiz ve kanunsuz olurmuş?
Atatürk bir şeyi düşünüyor ya da düşünmüyor, düşündüğü uygulanıyor, düşünmediği uygulanmıyor, fakat tek adam yönetimini de onaylamıyor.
Elçileri, valileri, ordu komutanlarını kendisi tayin ediyor, tek partinin mebus listelerini kendisi oluşturuyor, tek adam yönetiminden hoşlanmıyor.
İnönü'yle kavga ettiği zaman onu görevden alıp yerine Bayar'ı atıyor, meclisin ne diyeceğine bakmıyor ama tek adamlığa karşı.
Hatta, hayatının son günlerinde "halk İsmet'i sevemedi, benim yerime Mareşal Çakmak geçsin" diye vasiyet edecek kadar da uzak tek adam yönetimine...
Böylece, devrimlerin de "konsensüsle" yapıldığını öğreniyoruz. Yazı devrimi, şapka devrimi, takvim devrimi, soyadı devrimi vb. hep meclisin sıradan milletvekillerinden gelen öneriler üzerine uzun uzun tartışılarak gerçekleştirilmiş! Hatta karşı çıkanlar olmuş ve bunların başına hiçbir şey gelmemiş.
Tek adam yönetimi ona o kadar uzak ki, Fethi Bey'e bir muhalif parti kurdurmamış, kızkardeşine "sen de bu partiye gir" şeklinde direktif bile vermemiş.
Meçhul vatandaş sayesinde bunları da öğrenmiş oluyoruz. Eline sağlık.
Demek ki "çok adam" yönetiminde tek partinin ilkeleri anayasaya girebilmiş, mülki amirlerle yerel parti yöneticileri de aynı kişiler olmuş.
Atatürk sağ olsaydı da Şevket Süreyya Aydemir'in onu anlatan "Tek Adam" diye bir kitap yazdığını görseydi kimbilir ne kızardı...
Mektup sahibi vatandaş, mektubunun bir yerinde, "bazı çevreler Atatürk'ün cumhurbaşkanlığını da üstlenmesini istiyorlardı, ancak kendi yağımızla kavrulmak zorundaydık" şeklinde bir cümle de kurmuş.
Cahillik kötü şey... Eğitim şart!... Bir de tutarlar bizim gibilere yazı yazdırırlar...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA