Amerikalılar cep telefonuyla konuşmaya her gün 70 dakika ayırıyorlarmış.
Gündelik hayatta hiç durmadan konuşan İtalyanların cep performansı da fena değil; 56 dakika.
Peki bizim durumumuz ne, biliyor musunuz?
Nihayet bir alanda dünya lideriyiz.
Ortaya çıktı ki, her gün tam 76 dakikamızı cep telefonuyla konuşmaya ayırıyormuşuz. Bunun da 52 dakikası kişisel görüşmelere aitmiş! 52 dakika.
Düşünün, mesela Çinlilerin bir günde cep telefonuna ayırdıkları toplam süre 41 dakika!
***
Bir de
iletişimsizlikten şikâyet ederiz. Birbirimize karşı kayıtsızlaştığımızdan,
duygularımızı ve düşüncelerimizi paylaşmaktan kaçındığımızdan şikâyet ederiz.
Oysa belli ki, bizim
iletişim iştahımız almış başını yürümüş!
Hele aynı araştırmanın ortaya koyduğu bir başka sonuç var ki...
"Fırsat buldukça, işyerinde bile facebook, twitter, frienfeed gibi sosyal ağlara giriyorum" diyenlerin dünya ortalaması internet kullananlar arasında
yüzde 18'ken, bizde
yüzde 28.
Sosyal ağlar denilen şeyin öteki adı
"otun dotun paylaşıldığı sanal alanlar" değil mi?
İyi de, bu kadar
"paylaşma"ya karşılık
anlaşma/anlaşılma ne boyutta diye sormayacaksınız tabii!
***
Geçen gün aylar sonra
Facebook'taki hesabıma girdim.
Biraz etrafta dolandım. Baktım, hiçbir şey değişmemiş.
Yeni
"diyalog" modeli şöyle...
"Canım"lar,
"tatlım"lar,
"koçum"lar,
"süpersin yaa"lar tonla! İlk bakışta pek güçlü bir iletişim gibi gözüküyor ama aslında hepsi klişe duygu ifadeleri!
İddialı ve özlü sözler birbirini izliyor ama kimse kimsenin sözüne kulak vermiyor gibi!
Narsisist teşhir pek yaygın fakat bilgi, duygu ve anlam alışverişi bir gıdım!
***
Sorun nerede peki?
Bana kalırsa...
Nasıl siyaset ve medya alanında yıllarca
"konuşan Türkiye istiyoruz" diyerek en sonunda
boş konuşan ve durmadan
"tartışan" bir Türkiye yarattıysak...
Dijital teknoloji sağ olsun...
Gündelik hayatta da cepten, netten
"iletişim fazlamız" var!
Telefonla, mesajla, mail'le, sosyal ağlar yoluyla...
Monolog çok!
Diyalog nerdeyse yok!
Haksız mıyım?