Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Unuta, unuta, nereye kadar?

Kadın çok can acıtıcı bir dille konuşmaktadır. Adam bir an tutamaz kendini. Sevdiği kadına döner, tokat atar.
Burnundan kan sızmaya başlayan kadın çantasını kaptığı gibi kendini dışarı atar.
Adam pişman olur. Kadın geri geldiğinde özür dileyecek, ayaklarına kapanacaktır.
Ama bir hastalığı vardır: Olup bitenleri beş dakika içinde unutmaktadır.
O yüzden hiç vakit geçirmeden yaptığını bir yere kaydetmesi gerekir.
Evi arar, tarar. Bir tek kalem, kâğıt bulamaz.
Kadın dışarıda kararlı biçimde vaktin geçmesini beklemektedir.
Yatışmayı mı? Adamın unutmasını mı?
Sonra tekrar eve döner.
Kapıda sevgilisini dudağı patlamış, burnunda kan lekesiyle gören adam şaşkınlıkla bağırır: "Natalie, kim yaptı bunu sana?"
Kadın rahattır, zaten ikisinin de azılı düşmanları vardır; "Kim olacak?" diye cevaplar adamın sorusunu ve ortak düşmanlarının adını verir.
Adamın tokadı, kadının sözleri o anda "yok" olmuştur! Kaldıkları yerden hayatlarına devam ederler.

***

Christopher Nolan'ın 2000 yapımı ve bizde "Akıl Defteri" adıyla gösterilen Memento (Hatırla!) filminden pek çok sahneyi unuttum ama bu sahne zihnimde hâlâ dipdiri!
Çünkü yalan ile unutkanlığın birbirine dolandığı kahredici bir anlaşmayı iyi resmediyor.
Kendi küçük hayatlarımız açısından bakıldığında pek tanıdık değil mi?
Fakat isterseniz, siyasisosyal tabloyu da bu açıdan değerlendirebilirsiniz.
Yediğimiz haltları kayda geçecek bir şey (bir "medya" yani!) ortada bulunmuyor ama patlamış dudağı, sızan kanı, kırılan kalbi ve en kötüsü pişmanlığı bile örtecek ikna edici bir "yalan" her zaman bulunuyor: başka birileri, kötü adamlar, düşmanlar, vs.
Sonra birbirimizi "sevmeye" devam ediyoruz.
Sonra masum, masum (!) ortalıkta dolanıyoruz.
***

Hafızamız niye var?
Niye "verilmiş" bize?
Sırf günü geldiğinde onu kurcalayalım; birkaç kırıntıdan gönlümüzü hoş tutacak hikâyeler uyduralım diye mi?
Biliyorum, Nietzsche için unutmak güzeldi. Çünkü "hafıza, irin toplamış bir yara"ydı.
Ama ya esas problem hafızada değilse...
O durmaksızın irin toplayan yara hayatın ta kendisiyse...
Unuta unuta...
Nereye kadar?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA