Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Dünya çalkalanıyor, onlar hep aynı kafada!

Daha düne kadar dünyayı üç parça olarak algıladık: Biz, Batı ve ötekilerin dünyası!
"Biz" diye çerçevesi çizilen şey de...
Dünya karşısında ürkek, kendi kültürü karşısında ise oryantalist bir "göz"den ibaretti.
Üstelik hep hayal görüyordu!
Hiç unutmuyorum, çocuktum. 1960'lı yıllar...
Ailecek Ankara'ya yüksek bürokrat ahbapları ziyarete gitmiştik. "Batı ne kadar uygar!" konuşmalarıyla geçen akşam yemeği bitmiş, sıra kahveye gelmişti.
Ev sahibesi, herkesi "Şark odası"na davet etmişti. Yerde iki bakır sini, köşede ahşap bir beşik ve birkaç sedir vardı. Duvarda ise, hani yıllar sonra rahmetli Cem Karaca'nın "duvara astığınız çorapların sahipleri geldi" diye seslenmesine neden olan kilim desenli çoraplar!
Çok sonra, üniversite çağlarımda anlamıştım.
Şark... Yani Doğu, Ortadoğu ve hatta memleketimizin doğusu o zamanın seçkinlerinin zihninde işte o "oda"ydı; o kadardı!

***

O "göz"ü, o resmi zihniyeti daha iyi anlamak için hızlı bir özet yapabiliriz.
Birincisi...
"Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesini "hiçbir şeye karışma, bulaşma; ne ak, ne kok!" noktasına götürmüştük.
İkincisi...
Sorulursa pek çağdaştık ama bunu Avrupa'nın kıyısında sür git nöbet tutmak olarak algılamıştık. "Geceleri gürültülü sifon çekenin yakasına yapışan İsviçre polisini" uygarlık simgesi sanarak idare ediyorduk.
Üçüncüsü...
Amerika sokaktaki adamından tepedeki zengine kadar herkes için "Hollywood yapımı yüksek bütçeli bir film"di. Süper güçtü, "doğal müttefikimiz"di, emperyalist ağabeydi. Seviyor muyduk? Pek sayılmaz! Ama hep "bu kış komünizm gelebilir" kuşkusuyla yaşatıldığımız için bizi koruyan ağabeyin canını sıkmamaya çalışıyorduk.
***

Dördüncü noktaya gelince...
Biz sanki Ortadoğu'da değildik! Orası Arapların coğrafyasıydı. Milli Talim Terbiye'ye göre "bizi arkadan hançerlemişler"diye onları kendi kaderlerine terk etmek en iyisiydi!
1967 ve 73 Arap-İsrail savaşlarında, sinemalara giden İstanbul, Ankara, İzmir ahalisi film öncesi perdeye yansıtılan haber görüntülerinde İsrail'i alkışlıyorlardı. Nihayet 74'ten sonra "Filistinli kardeşlerimiz" deyimi gündelik hayatımıza girdi. Fakat ne gariptir, her "Filistinli kardeşlerimiz" dediğimizde, Ankara bunu Araplarla Filistinlileri birbirinden ayıran bir çizgi çekmek için kullandı.
***

Bunları neden anlattım?
Bugün yepyeni bir dünya ve Ortadoğu sahnesinin eşiğindeyiz.
20. Yüzyıl'da dizayn edilen "Modern Ortadoğu"nun sonuna geldik.
Üstelik hem bölgede, hem de dünyanın tepelerinde dengeler sürekli değişiyor.
Süreç uzun ve şiddetli olacak!
Fakat işe bakın ki!..
Bizim ana muhalefet partisinin Ortadoğu ve dünyaya bakışı hâlâ o anlattığım 50'ler, 60'lar, 70'ler "kafa"sında...
Bir ülke için ne büyük bir talihsizlik bu Yarabbim!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA