Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Mahallenin ayıbı mahalle baskısından daha ağırlıklı

Tatsız gerçekleri gizlemek daha doğrusu bize ait olan tatsız gerçekleri görmezden gelmek konusunda geleneksel bir ustalığımızın var olduğunu atasözlerimiz de kanıtlamaz mı?
- Kuzguna yavrusu hoş görünür.
- Kol kırılır yen içinde kalır.
- İbadet de gizli kabahat da...
- Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur.
- Cins kedi ölüsünü göstermez.
Böyle uzar gider dilimize ve belleğimize yerleşmiş özlü sözler.
"Mahallenin ayıbı" kavramı hemen her düzeyde "Mahalle baskısı" ile örtülür.
Ayıplar giderilmek yerine gizlenirler.
Bunları toplum önünde seslendirdiğiniz zaman "Vatan haini" olmanız işten değildir.
Bir "Suç duyurusu" ile adliyelik olmanız artık an meselesidir.
Aslında bireyler olarak böyle değiliz.
Aramızda konuştuğumuzda, kendimiz dahil herkesi ve her şeyi hem alaya alır, hem de gördüğümüz yanlışları masaya getiririz.
Hepimizin derinlerimizde biraz Nasrettin Hocalık vardır.
Olayları "Aziz Nesin'lik" diye sık sık kategorize etmez miyiz?

Oğlum" şiiri

Böyle bir örneğe geçenlerde Posta gazetesinin "Yurdumun Şairleri" bölümünde rastlamıştım.
İzmir'in Buca'sından 77 yaşındaki Fikri Özsalmanlı "Oğlum"da şunları şiirleştirmişti:
"Bir oğlum var altın yürekli,
Adı Şevki ona şans gerekli,
Kader küskünü kendisi,
Doğuştan saf yürekli, mazlumdur,
Oğlum ama çok saf yürekli,
Allah'tan ona şans gerekli."
Evladını çok seven ama onu olduğu gibi görüp derdini döken bir baba, bundan başka ne söyleyebilir ki?
"Oğlum ama çok saf yürekli,
Allah'tan ona şans gerekli."
Bu şiiri okurken hamasi söylemlerle saf yüreklerini tatmin eden ama aynı zamanda kendilerini kader küskünleri olarak gören insanlarımızı düşündüm.
TBMM'nin açılışında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yaptığı konuşma da, "Oğlum" şiirine benzemiyor muydu?
Gül "Güçlü Türkiye" için "Güçlü ordu"nun varlığının yetmeyeceğini söylerken, "Şans"tan öteye şu niteliklerin de var olması gerektiğini söylemişti:

Gül'ün listesi
- Gelişmiş demokrasi,
- Sağlam ekonomi,
- Yumuşak güç de denen diplomasi,
- Entelektüel ve her açıdan nitelikli insan gücü,
- Enerji hâkimiyeti veya ulaşılabilirliği,
- Her alanda üretim faaliyetleri,
- Ar-Ge çalışmaları ve bilgiteknoloji üretebilme yeteneği...
Cumhurbaşkanı Gül'ün sıraladığı bu gerekleri, bazıları önemsemeyebilir...
Bazıları "Bize güçlü ordu yeter" diyebilir.
Ama gerçekler böyle işte.
Yeni şairler yeni şiirler yazmalı artık...
"Bir halkım var altın yürekli.
Ona barış, hoşgörü, empati, uzlaşma gerekli,
Mahallenin ayıbı da baskısı da,
Bağnazlık da önyargılar da yaralar onu...
Halkıma demokrasi, hukuk ve adalet gerekli..."


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA