Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Kılıçdaroğlu da kendisini değiştirmeli ve yenilemelidir

CHP'de Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olmasının belirli toplum kesimlerinde yarattığı heyecanı anlamak mümkündür.
Bireyler de toplumlar da değişime dönük beklentilerini gerçekleştirmeyi vaat eden
"Lider"lerin peşinden giderler.
Aslında "Değişim" bir küçük statükocu azınlık dışında her kesimin beklentisidir.
Ancak bu noktada çok önemli bir mesele vardır.
Değişim vaat eden liderin de bu süreç içinde kendini yenilemesi ve değişmesi gerekir.
Bugüne kadar bürokratik oligarşinin sözcülüğünü yapan Baykal'ın CHP'si Kılıçdaroğlu yönetiminde de aynı konumda kalırsa, "Kendi partisinin yapısını değiştiremeyen bir lider siyaseti ve toplumu nasıl değiştirebilecek ki" sorusu gelir gündeme.
Belki aceleci davranıyoruz... Neticede Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olmasından bu yana henüz bir hafta bile geçmedi.
Ama Kılıçdaroğlu'nun taraftarlarını heyecanlandıran ve siyaset hayatımızda rüzgârlar estiren söylemlerinde değişimin ipuçlarını bile bulmak mümkün değil.
Daha önce gerçekten değişim rüzgârları estiren ve kitlelerin oyuyla tek başlarına iktidar olan çok partili dönem liderlerinin söylemlerinde, değişime dönük birikimleri ve hazırlıkları bulmuştuk.

Ecevit'i Kıbrıs değiştirdi

Sonuçta onlar gerçekten Türkiye'yi değiştirdiler.
Çok partili dönemde CHP'li liderler ise değişime karşı reaksiyonun sözcüleri olmayı yeğ tuttular.
Bunun istisnası 1970'lerin Ecevit'idir.
Ama onu da "Kıbrıs Sorunu" esir aldı ve rejim muhafızlığına sürükledi.
Çünkü Kıbrıs'ı siyasi ve diplomatik zemine taşımayı başaramadı... Kıbrıs Türkiye için askeri bir mesele oldu.
Bütün yaşananların ışığında Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kendisini değiştirmesi de beklenmelidir.
Sırtını Ankara bürokrasisine dayamış ve devlet bütçesini aralarında paylaşan bir oligarşinin sözcüsü konumunda "Yoksulluk"tan bahsetmek veya "Yolsuzluk" edebiyatı yapmak siyasi sürrealizmdir.
Yüz binlerce "Eğitim" amaçlı turistik yatağa sahip, çaycı, hademe, şoför kadrosu ile kendilerine hizmet edecekleri de memur yapan memurlardan oluşan Ankaralılar cemaatinin sözcüsü olmamalıdır Kılıçdaroğlu.
Siyaseti kuşkulu bir meslek gibi sunan selefi Baykal'ın başına gelenleri de hiç unutmamalıdır.
Hatırlayacaksınız... Başbakan Erdoğan CHP Genel Başkanı Baykal'ı "Demokratik Açılım" için ikili görüşmeye davet ettiğinde Baykal "Görüşmemizde kamera da bulunmalı" şartını koşmuş ve bu yüzden zirve yapılamamıştı.

Kamera merakının sonuçları

Bu "Kamera" merakının daha sonra Baykal'ı nereden çarptığını hepimiz biliyoruz artık.
Neticede bir kamera Baykal'ı vefalı partililerinden bir günde kopartmıştır.
Modernite zamanın hızlanması da demektir.
Zonguldak'a giden Kılıçdaroğlu rakibi Recep Bey'in aynı hafta içinde hem Zonguldak'a, hem de Avrupa, Asya ve Amerika'nın başkentlerine gittiğini de unutmamalıdır.
Yani değişim böyle bir tempoyu ve enerjiyi de gerektiriyor günümüzde.
Ankara'da siyaset yapıp bunun belirli bir İstanbul medyasında yankılanmasından haz duymak, değişim mühendisliğine yetmiyor.
Ayrıca "Havuzlu villada oturmayacağım" derken, yine kamu parasıyla inşa edilen CHP Genel Merkezi'ndeki sadece liderlik katının kaç tane havuzlu villalı site yapımına bedel olduğunu da hesap etmek gerekir.
Buna karşı "Ben Baykal'ın Oval Ofis'inde değil Altındağ'daki bir konduda çalışacağım" demek de pek gerekli değildir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA