Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Yeni Türkiye'ye eskinin söylemleriyle yaklaşanlar ayıp ediyor

Diyelim ki çocuğunuz var.
Ömrünüz yetti ve o 3 yaşındayken de, 18'indeyken de, yaşı 40 olduğu zaman da karşılıklı oturup konuştunuz.
Çocuğunuz 3 yaşındayken ya da 18 yaşındayken ona söylediklerinizi aynı kelimelerle ve aynı üslupla o 40 yaşındayken de tekrar etseniz komik olmaz mıydı?
18 yaşındaki gence "Hadi oğlum attaya gidelim" diyerek birlikte tatil geçirmek teklif edilebilir mi?
Ya da 40 yaşındaki adam "Akşam geç kalacaksan bana haber vermelisin" diye uyarılabilir mi?
Toplumlar da insanlar gibi yaşlanır veya olgunlaşır, gelişir...
Bunu öncelikle siyasetçilerin ve medya mensuplarının anlaması gerekir.
Türkiye'nin rakamlarını hatırlayın.
Şimdi çok tartıştığımız 12 Eylül 1980'in Türkiye'sinde nüfusumuz 44 milyondu.
O yıl Türkiye'nin yüzde 56'sı köylüydü... Okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 66'ydı.
Şu anda nüfusumuz 74 milyon. Okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 90 dolayında. Yüzde 60'ın üzerinde kentli nüfusa sahibiz.

Çok şey değişti
Bırakalım 1980'leri...
2000'li yıllara girerken kişi başına düşen milli gelir payı 2000 dolar civarındaydı.
Şu anda 10 bin doları zorluyoruz. Geçen yılın global ekonomik krizi yaşanmasaydı, bu yıl 10 bin doları geçmiştik.
Türkiye 1 triyon dolarlık ulusal hasılayı, uzak bir hedef olarak görmüyor artık.
Geçenlerde bu rakamları yine hatırlattım.
2002'de uçak kullanan yolcu sayısı 34 milyon kişiydi 2009 sonu itibariyle 86 milyon kişi uçağa bindi. 2003'e kadar yani 40 yılda Türkiye'de toplamda 6.8 milyon adet otomobil üretilmişti, son yedi yılda ise Türkiye'de 7 milyon 80 bin 500 adet otomobil üretildi.
Bütün bu somut gelişmeye ve değişime karşın muhalefet söylemi olarak 1950'lerde veya 70'lerdeki sloganları tekrarlayıp ekonomiye sadece "Mutfaklarda yangın var" diyerek yaklaşırsanız, birileri de size "Hadi attaya gidelim" demez mi?

İmtiyazlı olmak zorlaştı
Lise mezunu olmanın imtiyazlı azınlık üyeliğine ve yedek subay olmaya yettiği bir Türkiye'den üniversite mezunu olmanın sıradan hale geldiği bir Türkiye'de toplumun çoğunluğuna "Cahil halk" diye bakıp, öyle konuşmanın anlamı var mıdır?
Sanayi ürünleri ağırlıklı ihracat yapan bir ülke Türkiye artık.
TÜSİAD'cılar ve MÜSİAD'cılar ekonomide kamudan daha fazla paya ve sorumluluğa sahipler. Sadece laf ebeliğine ve sadece ideolojik önyargılara dayalı bir siyaset tarzının iktidar olmasına ya da bir "Geçiş dönemi"nin Türkiye'yi dünyadan kopartmasına razı olabilirler mi?
1990'lara girerken Özal'ı reddedip 1980 öncesi kadrolarını destekleyenler, kayıp ve bunalımlı yılların sorumluları olduklarını da hiç düşündüler mi?
Ekonominin çocukluk yıllarının üslubuna kapılıp süper yatların ve özel jetlerin koltuklarından "Hayır"ı fonlayanlara karşı güvencemiz "Cahil halk"ın derin bilincidir.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA