Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Değişime ayak uyduramayanlar müzelik olacak...

Ne Türkiye eski Türkiye ne de dünya eski dünya...
Değişim rüzgârı fırtına şiddetinde esiyor.
Bizim kuşağın siyasal yaşamını soğuk savaşa da zemin oluşturan ideolojik kamplaşmalar sürükleyip götürdü.
Örneğin komünizme karşı verildiği söylenen savaş, Nâzım Hikmet gibi simge isimlerden başlayarak kim bilir kaç kişinin hayatını kararttı.
Ama artık ne komünizm tehlikesi, ne Sovyetler Birliği, ne de Varşova Paktı var.
Dünden bugüne değişmeden aktarılan tek şey galiba "Amerikan emperyalizmi" kavramı. "Anti-komünizm"in olmadığı bir "Anti- Amerikanizm" global siyasetin yeni göstergesi.
Bu durum bile değişimin çapını göstermeye yeter.

İç ve dış düşmanlar
Milli siyaset belgelerinde iç ve dış düşmanları listeleyenler, eskisinden farklı ve somut davranmak zorundalar.
Eğer "Türkiye'de düşünce özgürlüğü tehdit altında mı" sorusuna takılıyorsanız, bugün konuşup tartışabildiğimiz dünün tabu olan konularını bir listeleyin.
Kürt realitesi mi, Ermeni tehciri mi, zorunlu askerlik mi, ordunun siyaset üzerindeki ağırlığı mı?
Kürt realitesine ilişkin sorunları bugünün özgür düşünce ortamı içinde dün tartışabilseydik, acaba yıllarımızı bölücü teröre kurban eder miydik? "Basın özgürlüğü hangi noktada" diyorsanız...
İki medya patronunun kartel kurup "Merkez Medya" kimliğinde kamuoyu oluşturma mekanizmalarına hükmetmeleri mi, yoksa çok sesli medyanın varlığı mı basın özgürlüğünün kanıtıdır?
Çok seslilik ve çok merkezlilik yeni Türkiye'nin de, yeni dünyanın da ana göstergeleri değil mi oysa?
Ama alt ve üst yapıların değişmesi, toplumları oluşturan bireylerin de aynı hızla değişmelerini gerektirmiyor.
Örneğin eski medya yapısının kamuoyu oluşturmaktaki gücünün hâlâ sürdüğünü zannedenler, bunun böyle olmadığını her gördüklerinde "Endişeliyiz" diye feryat ediyorlar.

Sandık korkusu

Mısır halkının Tahrir Meydanı'na çıkarak yönetimi değiştirmesini alkışlayanlar, Türk halkının seçim sandığına giderek vesayetçi rejimi değiştirmesinden ürküntü duyuyorlar.
Evet... Türkiye'de rejim değişiyor.
Nasıl artık anti-komünizm bir anlam ifade etmiyorsa, darbeciliğin, militarizmin, Bonapartizm'in de anlam ifade etmeyeceği günlerin arifesindeyiz.
Aynı şekilde milliyetçiliğin ırkçılığa dönüşmesinin kabul edilemeyeceği bir dönem de önümüzde...
Türkiye'nin kaderinde özgürlükçü demokrasi, sivil yönetim, hukukun üstün olduğu ve temel haklarla özgürlüklerin üst değerler olarak benimsendiği bir sivil siyasal rejim var.
Bu kaçınılmaz bir kader.

Demokrasimizi geliştireceğiz

Demokrasideki yetersizliklerimizi gidereceğiz.
Atanmışlar karşısında dut yemiş bülbül olmaya alışmış olanlar, seçilmişlere en azından saygı duymayı öğrenecekler.
Eleştirmek ile hakaret etmek ve tepki göstermekle nefret etmek arasındaki farkları herkes görecek.
Ve herkes kendi görüşünün tek doğru olmadığını, karşıt görüşlerin de saygı ve sabırla dinlenilmesi gerektiğini kabullenecek.
Geri dönüşü olmayan noktayı geçti Türk toplumu.
Ortadoğu halkları için istikbal olarak gösterilen şimdiki demokrasimizi geliştireceğiz, eksiklerini gidereceğiz.
Değişime ayak uyduramayanlar müzelik olacaklar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA