Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Tüm yalanlara "yeter artık" demenin zamanıdır...

Ömürleri boyu "Tam bağımsızlık" diye haykıranların akıllı cep telefonlarına nasıl bağımlı olduklarını görünce "Acaba bu iPhone'lar, Samsung'lar, Nokia'lar yerli malı mı" diye merak etmiyor musunuz?
Aynı durumu Amerikan silahlarına dayanarak darbe yapan NATO subaylarının "Ulusal onuru korumak için" seçilmişleri devirdiklerinde duymadık mı?
Bir gerçek var...
Bu çağda artık Türkiye içine kapanamaz.
Dış konjonktür Türkiye'nin iç dinamikleri kadar etkili siyasetin oluşmasında...
Cumhuriyet'in ilk döneminde dış dünyaya kapıları kapatma siyaseti denedi...
Lozan'da Osmanlı borçlarının ödenmesine ilişkin süre sona erince, 1930'dan başlayarak her alanda kökten devletçilik egemen kılındı. Türk lirası sanki dünyadaki paraların yol göstericisiymiş gibi davranıldı. "Yerli malı yurdun malı/ Her Türk onu kullanmalı" denilerek, gelişmemişlik ulusal bir erdemmiş gibi sunuldu.

Hayal dünyası
Sosyalistlik de, liberallik de suç sayıldı.
Turgut Özal'a kadar sürmedi mi bu dönem?
Araştırıcı gazetecilerin "İsviçre'de kimin parası var" konusunu işledikleri yılları unuttunuz mu?
1974 Kıbrıs Krizi'nde TRT Haber Dairesi adına Cenevre görüşmelerini izliyordum. Ödenekler, TRT'den bir İsviçre bankasına gönderilirdi.
Cenevre'de o bankanın şubesine gittiğimde yıllardır tanıdığım Türkiye'nin ünlü zenginleri ile karşılaşırdım. Ama onlar beni görünce elleriyle yüzlerini kapatırlar, gizlenmeye çalışırlardı.
Bir gazetecinin onları bir İsviçre bankasında görmesi ve bunun haber yapılması, hapisle sonuçlanacak bir durumun başlangıcı olabilirdi.

Hiç olmamış gibi
Hepsinin Londra'da, Paris'te, Cenevre'de evleri, İsviçre bankalarında paraları vardı ama bunlar yokmuş gibi davranılırdı.
Siyasette de bina aynı büyük yalan üzerinde kurulmuştu.
Türkiye'de Kürtler vardı ama yoklarmış gibi davranılırdı.
"Ermeni Tehciri" sanki hiç olmamıştı ve İstanbul'un yağmacılara teslim edildiği 1955'in "6-7 Eylül gecesi" de sanki hiç yaşanmamıştı.
Yargı vatandaşa karşı devleti korumayı amaçlayan yasaların uygulayıcısıydı ama "Şeriatın kestiği parmak acımaz" söyleminin gerçek olduğuna inanılırdı.
Bu hukukla Başbakan da idam etmedik mi?
Dünyanın en kalitesiz endüstri ürününü Türk tüketicisine dünyanın en pahalı fiyatına satmanın adı "Karma ekonomi" değil miydi?
Yaşadığımız dönem "Yalanlara paydos" demeye başladığımız günleri de içeriyor.

Temel haklar
Dünya nereye gidiyorsa Türkiye de o yönde gitmekte...
Bakın Amerika'ya... 1960'larda siyah derili Amerikalıların medeni haklarına kavuşmaları ve beyazlarla aynı haklara sahip olmaları, ulaşılması gereken bir hedefti.
Bugün ise Başkan Obama "Parasız Wi-Fi hizmeti"ne sahip olmayı temel haklar arasında sunuyor.
Siz hâlâ Türklerle Kürtlerin eşit olmadıklarını mu düşünüyorsunuz?
Akıllı telefonlarınızdan Google'a girmiyor musunuz ulusalcı söylemlerinize kaynak aramak için?
Yoksa Google da mı bir Türk buluşu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA