Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Hakaret etmek özgürlüğünün demokrasideki yeri

Beklentiler kişiye ve çevreye göre çok değişir.
Beklentilerdeki farklılıklara en iyi örnek Alman yazar Max Frish'in "Türkiye'den işçilerin gelmesini bekliyorduk, insanlar geldi" diye olaya yaklaşması değil midir?
Demokrasiye dönük beklentiler de böyledir.
1950'lerin başında demokrasiye dönük beklentilere ilişkin, farklı yaklaşımlar gazetelere haber olmuştu.
Mesela sokak ortasında küçük oğlunu döven bir babaya polis müdahale edince adam "Demokrasi gelmedi mi, oğlumu rahat rahat dövemez miyim" diye tepki göstermişti.
Bir Demokrat Parti milletvekili de ünlü bir lokantaya akşam yemeği için pijamasıyla girmek istemiş, kendisine itiraz eden görevlilere de "Artık demokrasi geldi, kimse benim giysime karışamaz" demişti.

Çeşitli beklentiler
Aradan yıllar geçti... Demokrasiye ve sandıktan çıkanlara dönük beklentilerimiz bugün de çeşitliliğini korumakta... Partizan veya ideolojik saplantılı olanlar için en yaygın beklenti hâlâ "Benim tutuğum taraf kazansın" çizgisinde. Eğer tutulan parti ve görüş hiçbir seçimden galip çıkamıyorsa "Bu cahil millet yanlış partiye oy vermesinin bedelini inşallah öder" şeklindeki beklenti devreye giriyor.
Ancak geniş halk kitleleri seçimde kim kazanırsa kazansın ülkenin iyi yönetilmesini, refahın yaygınlaşmasını, ülkenin huzur ve barış içinde yarınına doğru güvenle ilerlemesini bekliyor.
Partizan veya ideolojik saplantılı olmak, bir azınlığın konumunu ifade ediyor. Çoğunluğu temsil eden yüzergezer oyların sahipleri bir seçimde birinci yaptıkları partiyi, diğer seçimde barajın altına düşürüveriyorlar. Eğer iktidar olanlar çoğunluğun beklentilerine cevap verecek icraatı gerçekleştiriyorlarsa, diğer seçimde de oylar onlara gidiyor.

Ana beklenti hizmet

Halkın demokrasiden de siyasetten de beklentisi "Hizmet" artık. Bu gerçeği görmezden gelmek mümkün değil.
Tabii ki siyasi liderlerin ve özellikle bizim sistemimizde başbakanların her söylemini, her kararını herkesin doğru bulup desteklemesi mümkün değil. Kimi üslubuna, kimi dünya görüşüne, kimi de olaylara yaklaşımına takılabilir bir başbakanın...
Ama bilelim ki geniş kitleler, kendilerine sunulan hizmetlere, hayatı kolaylaştıran atılımlara ve ülkenin yarınına duyulan güven duygusuna bakarak, siyasi tercihlerini ve desteklerini seslendiriyorlar. Geniş halk kitleleri başbakanların da hataları ve sevaplarıyla, sevgileri ve öfkeleri ile birer insan olduklarının bilincinde... Saplantılı öfkeler, önyargılı nefretler kitleler katında bir anlam taşımıyor.

Demokratik gerçekler
- Madem demokrasi var, o zaman ben de tutmadığım siyasetçiye hakaret edebilirim...
- Madem özgürlük var, o zaman ben de karşıt olduğum görüştekilere iftira edebilirim...
- Madem benim tuttuğum taraf sandıktan çıkmıyor, o zaman ben de sandık dışındaki yöntemlerle sandıktan çıkanı sabote edebilirim...
Açıkçası bu tür yaklaşımlar, demokrasinin ilk yıllarında çocuğunu rahatça dövemeyen babanın demokrasiye dönük beklentisinden farklı beklentilere dayanmıyor. Bu tür tutumları belirli kesimler demokrasinin kendilerine sunduğu imtiyazlar sansa da, sonuçta bunlar kitlelerin gözünde "Görgüsüzlük", "Ölçüsüzlük" ve hatta "Terbiyesizlik" olarak niteleniyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA