Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Vadesiz senet benzeri vaatleri seçmen artık kabul etmez

Hep "Yeni Türkiye"den söz ediyoruz ama bu Yeni Türkiye'de nelerin eskisinden farklı olması gerektiğini fazla tartışmıyoruz... Ya da "Kentli Türkiye" ile "Köylü Türkiye" arasındaki anlayış farklarının neler olması gerektiği üzerinde fazla kafa yormuyoruz.
Mesela köylülük ile kentlilik arasındaki en büyük farkı, "Zaman"ı anlama ve algılama biçimi oluşturur.
Köylülükte bırakın saati ve dakikayı, yılların bile fazla anlamı yoktur. Çünkü doğa, Saatli Maarif Takvimi yapraklarındaki bilgiler gibi, kendini tekrarlar. Yazın geleceği ilkbahardan, kışın geleceği de sonbahardan bellidir. Günlük yaşam, gündoğumu ile günbatımı arasında, mevsimlere göre uyarlanan bir tekdüzelik içinde sürer gider. Hayat doğum ile ölüm ve ekim ile hasat arasındaki bir süreçtir.

Kentte zaman

Kentlilikte ise doğa da, zaman da insana uymuştur. İnsanların kollarında da, meydanlarda da saatler vardır. Şimdi bu da yetmemekte ve akıllı saatler yapılmaktadır. Kentli kişi "Çok dakik bir insandır" diye övülür. Dünya kentlerini, saat dilimi farkları birbirlerinden ayırır.
Eski Türkiye'nin zaman algılaması, kentlilerinki gibi değildi. Örneğin bir lider topluma "Sizi çağdaş uygarlık düzeyine eriştireceğim" diye vaatte bulunurdu. Ama kimse "Bu söylediğin ne zaman gerçekleşecek" sorusunu sormazdı. Bir siyasetçi seçim kampanyasında bir barajın yapılacağı müjdesini verirdi ama kimse bu barajın ne zaman tamamlanacağını ve hizmete gireceğini bilemezdi. Büyük barajlarımızın temel atılması ile hizmete girmeleri arasındaki sürelere bakarsanız, eski Türkiye'deki zaman anlayışını da görebilirsiniz.
"Yeni Türkiye"de ise bu durum çok farklı. Artık başlanılan bir yatırımın ne zaman biteceğini biliyoruz. Hedeflerin hemen hepsinin ulaşacakları tarihler belli. Mesela artık Boğaz'a köprü yapmak bir hayal proje olmaktan çıktı ve ne kadar sürede yapılacağı biliniyor.

Profesyonel ordu ne zaman

Ancak hala bazı alanlarda eski Türkiye'nin alışkanlıklarının sürdürüldüğünü de görmekteyiz.
Örneğin zamanı belli olmayan bir boşlukta "Çağdaş uygarlığa ulaşmak" benzeri bir durum Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "Profesyonel ordu"ya geçmesinde de görülmekte... Bu ne zaman gerçekleşecek, her 20 yaşına gelen erkek vatandaşın askere alınması zorunluluğu ne zaman sona erecek, Patriotlar için dışarıdan uzman askerler getirilirken 8-10 ayda sivillerin asker yapılmalarının ne kadar mümkün olduğunun sanılması ne zaman devre dışı bırakılacak, kimse bilmiyor. Bu zaman yokluğunun bir yan sonucu da "Bedelli askerlik"e dönük uygulamalar değil mi?

Farkında mıyız?

Yeni Türkiye'nin eskisinden tek farkı zamanın algılanma biçimi değil... Mesela eski Türkiye'de hukuku demokrasiyi yaşatmak için değil, partileri kapatmak ve atanmışları seçilmişlere egemen kılmak için kullanmaz mıydı? Genelkurmay'ın açıklamaları, siyasetin söylemlerinden daha fazla ağırlık taşımaz mıydı?
Ekonomisi dünya borsalarındaki dalgalanmalara endekslenmiş, dünya enerji yollarının kavşağındaki bir ülke konumuna gelmiş olmasına rağmen, siyaset ve düşünce hayatında "İçe kapanabiliriz" veya "Yabancı düşmanlığı yapabiliriz" benzeri söylemler müşteri bulmaz mıydı?
Kısacası yeni ile eski arasındaki farkların farkında olmayı zaman zaman denemeliyiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA