Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ OKUR TEMSİLCİSİ - YAVUZ BAYDAR

Asker doğan gazeteciler

28 Şubat, zaten öteden beri problemli olan gazeteciliğin içine tam anlamıyla kötülük tohumlarının ekildiği sürecin adı. Başlatılan adli soruşturma medyayı da kapsamalı, çünkü bu 'arınma' için tarihi bir fırsat

TSK ile ortak hareket eden gazeteciler kimler?"
Tutuklu sayısı şimdiden 35'i bulan 28 Şubat soruşturmasında, dönemin güçlü, üst rütbeli subaylarına sorulan ortak soru bu. Soruşturma derinleştikçe sürecin odak noktasında yer alan "merkez medya"nın kişisel ve kurumsal rolü de ister istemez ortaya çıkacak.
Siyasi mühendislik öngören topyekûn psikolojik harekât medya olmadan asla başarıya ulaşamayacağına, 28 Şubat'ın 2007'nin 27 Nisan gecesine, parti kapatma davalarına dek artçılarıyla sürdüğü bilindiğine göre, o dönemdeki "gazetecilik" konuşulmadan meselenin anlaşılamayacağı; adalet defterlerinin kapanmayacağı da basit bir gerçek. "Gazeteci olarak çok korkuyorum" veya "rövanşizm olmasın" ifadelerinin son zamanlarda çok sık tekrarlanır hale gelmesinin bilinç altlarında saklı sebebi budur: O dönemde "meslek adına" yapılanların suç tespit radarlarına yakalanması endişesi.
Ali Bayramoğlu, 28 Şubat'ın sorumlularının anatomisini çıkardığı köşe yazısı dizisinin cuma günkü bölümünde, faaliyetin nasıl TSK-medya "organize işi" haline dönüştüğünü, Genelkurmay Başkanlığı Psikolojik Harekât Dairesi'nin 1997 yılı faaliyetleriyle ilgili bir "emniyet istihbarat notu"ndaki bazı notlara dayandırarak şöyle aktarmaktaydı:
"RP'nin aleyhine haberler hazırlayarak basına vermek ve yayınlanmasını sağlamak. Şu ana kadar bu dairede hazırlanan 200'den fazla haber gazetelerde yayınlandı."
"Genelkurmay'a yakın görülen bazı gazetecilere 'şu konu, bu konu hakkında yazın' ricasında bulunuldu. Örneğin RP'nin kapatılmasını destekler mahiyette kimi gazete yazarlarına ricada bulunuldu. Bu konu ile ilgili kullanabilecekleri psikolojik harekât temaları verildi."
"Önemli görünen konu ve kişiler için kampanya kontrol formu denilen plan hazırlanıyor.
Planlar, bir aydan altı aya kadar uzanabiliyor.
Salih Kapusuz, Çetin Altan, Ahmet Altan, Rahmi Koç, Çiller, Nazlı Ilıcak gibi ünlüler aleyhine çok sayıda kışla ve emekli subay çıkışlı mektup yazıldı, kampanya başlatıldı. Şu anda RP'nin kapatılması için böyle bir plan uygulamada. Planda, basına verilecek haberler, kaç mektubun kimlere yazılacağı, hangi köşe yazarlarına temalar verileceği ayrıntılı olarak yer almakta..."
Organize işler… Ortak hareketler… İşbirliği… Gerisi de gelecek. Gelmeli, çünkü neresinden bakılırsa bakılsın, 28 Şubat'ın "iç yüzü"nü kamuya teşhir etme, gerçek sorumluları yargılama amaçlı soruşturma, aslında bugün ülkemizin ahlaki açıdan en sorunlu sektörü olan medyanın, aynayı kendisinde tutması için paha biçilmez bir fırsat.
Baştaki soru bu yüzden önemlidir. Çünkü, o sorudaki "ortak hareket" kavramı, aslında, "suç" ile "etik ihlali" arasındaki ayrımı da gündeme taşımakta.
Şurası açık ki, SABAH'ın kurucu eski patronu Dinç Bilgin başta olmak üzere bazı gazetecilerin anlatımları, medya içinden bir "militan çekirdeğin" gazeteciliğin belirli görev alanını terk ederek, demokrasiyi doğrudan hedef alan "organize işlerin" içinden çıkıp, "aktivizm"e yöneldiğini gösterdi.
Seçilmiş siyasilere ait alanın zorba vesayete teslim edilmesi, "sürekli darbe" ortamı yaratılmasını öngören bu faaliyetler, "organik bağ" ölçüsünde elbette suç alanı içinde yer alabilir.
Ama, baştaki asli soru, böyle bir faaliyetin içinde olmadan da, yalan haberlerle, kışkırtmalarla, korku tellallığı üzerinden "şevkle sürüye katılanlar"ın ahlaksızlığını da gündeme taşıyacaktır.
Bir de üçüncü kategori var: Psikolojik harekât içinde olmayan, sadece dönemin şu veya bu sivil siyasetçisine muhalif oldukları için ifade özgürlüğünü (demokrasiye saygısız olsalar da), 'kanaat hakkı'nı kullananlar.
Savcıların işi zor. "Suç" ve "mesleki ahlaksızlık" ayrımı, özen isteyen bir uğraş. Ayrıca, o günlerde özgür vicdanıyla suça bulaşmadan ifade özgürlüğü hakkını kullananların da ayrı tutularak, itibarının zedelenmemesi de gerek.
Her farklı düşünen suçlu olamaz.
Kısacası kuru ile yaş ayrılmalı, "nemli" olanlar da gizli kalmamalı, tanıklıklarına başvurulmalı. "İç muhasebe" için, "dürüstlüğe dönüş" için kendilerine bir fırsat tanınmalı. Herkes ne biliyorsa, neye karıştıysa, ne yaşadıysa anlatmalı.
Kim o dönemde gizli kapaklı ne yapmış, neye bulaşmış, halk bilmeli.
Bu yapılırsa ülkeye çok hayırlı bir katkı olur.
Bugün ve yarın benzer ahlaksızlıkların önünü keser, "farkındalık" yaratır.
Gazetecilik, Türkiye'nin demokratikleşmesinde, özgürleşmesinde kilit meslektir. O yüzden, yargı ve etik alanında ayrı ama paralel "arınma" süreçleri olmadan bu meslekte temiz sayfa açmak, halkın güvenini yeniden sağlamak mümkün değildir.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA