Geçmiş sezonlardaki heyecanından çok uzaklaşan, kendimizin 'Dünya Derbisi' öncesindeyiz. Yorumların yönü belli. Farklı şeyler söylemek için, çok farklı detaylar bulmanız gerekiyor. Yoksa futbolu bırakıp yorumcu olmuşların hemen hemen tümü gibi, "Fenerbahçe favori, Galatasaray'ın işi çok zor" diyerek işin içinden sıyrılabilirsiniz.
100 yıllık rekabetin genetiğinde bunlardan çok var. Söylenenlerin tam tersinin çıktığı bir sürü de maç yaşadık. Fenerbahçe'nin maçı kazanma ihtimalinin yüksekliği, rakibinin kötü durumda olması ya da 10 yıllık gelenek gibi kolay yorumlarla açıklanabilir. Ama bu kolaya kaçmaktır.
Aykut Kocaman'ın, Konya maçından sonra oluşan, "On birini değiştirmesi lazım" telkinlerine uymayacağını umut ediyorum. Arda ile Baros'un olmadığı, Kewel'ın ne oynayacağının şüphe taşıdığı, kendi sahasında yakaladığı bir rakip karşısında, "Tedbir" üretmek, zaten sorumluluk almamak için her fırsatı değerlendiren oyuncuları için bulunmaz bir fırsat olur.
Rakibin seni tehdit edemiyorsa, tedbirin yerine geçecek "dikkat" komutu vardır. Zaten her Galatasaray maçı, Fenerbahçeli oyuncuların özel olarak hazırlandıkları bir mücadeledir. Taktik tahtasında rakibi değil, kendi takımını anlatıp, gol yolları için öneriler üretecek bir teknik direktör olmalı pazar günü Fenerbahçe'nin başında.

G.SARAY'IN TEK AVANTAJI VAR
Rijkaard değişikliği, Hagi hamlesi, maç öncesinde Galatasaray takımını elbette kamçılar. İlk kez mağlubiyetten dolayı hesap vermeyecekleri bir maça çıkıyorlar. Geçen 10 senedeki gibi, "Ne yapsak olmuyor" diyecekleri bir maç da değil bu. Rahatlar. Tek avantajları da bu. Baskıyı az hissedip, hata oranını da azaltabilirler.
Ama Saracoğlu'nun atmosferinin izin verdiği kadar olacaktır bu. Bence sürprize kapalı bir derbiye çıkıyoruz.