Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Levant'ın hoşgörüsü

Levant'ın hoşgörüsü

Birkaç gün önce bu köşede, İngiliz Tarihçi Philip Mansel'in "Akdeniz'de İhtişam ve Felaket" alt başlığıyla kaleme aldığı "LEVANT" adlı kitabı değerlendirmiştim.
Kitapta, 16. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında Osmanlı ile Avrupa arasındaki en etkili iletişim noktalarını oluşturan; Smyrna (İzmir), İskenderiye ve Beyrut anlatılıyor.
Çok farklı kültürlerin, farklı dinlerden insanların buluştuğu; birbirinden ayrı ulusların ortak yaşam hikayeleri inşa ettiği Levant şehirleri, bir zamanlar neredeyse devletlerin politikalarından bağımsız durumdaydı. Philip Mansel'in deyişiyle 'kendi kadim karakterlerini dayatan şehirler' konumundaydı.
Doğal olarak bu şehirler, tarihteki gizemli serüvenlerinin gölgesinde ağır ağır şekillenirken, kendi kimliklerini, hep kendileri yeniden cesurca kurgulayarak yol aldılar. Hatta ortak gündelik hayatlarını, vakti zamanında çok daha ileri taşıyarak; kendilerine günümüzde hala izlerine rastladığımız 'lingua franca' adında bir dil bile icat ettiler.

YORUM DEĞİL, GERÇEK
Philip Mansel'in kitabından esinlenerek, başta geçmiş ve günümüz Smyrna'sı olmak üzere; Levant şehirlerinin tümünün sırtında taşıdığı değerli mirasa gönderme yapmış, İzmir'de hala görebildiğimiz şekilde; bir zamanlar 'camiler, kiliseler ve sinagogların' yan yana inşa edildiğini belirtmiştim. Nedense, çok sayıda okurun dikkatini, bu saptama çekmiş. Aslında bu somut durum, tamamen gerçeklikten yansıyor, yani 'saptamalar' dışı yaşanmış tablo.
Levant şehirlerinin, farklılıkları birlikte yaşama, üstelik bunu 'barış' ve 'hoşgörü' içinde yapabilme becerisi; Osmanlı'nın konuya bakışı ile gerçekleşen 'dinlerin kardeşliğinde' buluşma yeteneği; biraz günümüzün 'küresel şehirlerine' benziyor. Çünkü tarihin aynı döneminde, Levant şehirlerinin dışındaki büyük şehirlerde, Hristiyanlık dışında dinlerin inanç biçimlerinin özgürce yaşanmasına, Osmanlı'daki gibi hoşgörü ortamı hiç sağlanmamıştı.
Sonuçta insanların genetiği olduğu gibi; şehirlerin de 'genetiği' var.

BÜYÜK HİKAYELERİ VAR
İzmir'in de genleri çok renkli. Bugün çok sayıda insanın, İzmir'in farklılığının nedenini yeterince anlayamaması ise ilginç. Bunun ana nedeni, İzmir'in aynı zamanda bir Levant şehri olduğunun, bu çizgisini onlarca yıl sürdürdüğünün, çok paylaştığının az algılanması.
Bir de tarih boyunca İzmir'i değerlendirirken; ağırlıklı hep bir 'liman kenti' olmanın getirdiği değişim ve dönüşüm özelliklerinin göz önüne alınmaması.
İzmir bu anlamda da 'güneşin doğduğu topraklardan' 'batıya açılan' en önemli pencereydi. İzmir'i iyi anlamak, bu özelliklerini, geçmiş genetik yapısıyla birlikte iyi değerlendirmekten geçiyor. Unutmayalım ki başta İzmir olmak üzere tüm Levant şehirlerinin 'birlikte yaşamak'la ilgili anlatacak büyük hikayeleri var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA