Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Mısır'da askeri darbe ve demokrasi

2005 yılının 10 Aralık günü Oslo'da çok heyecan verici bir Nobel ödül törenine katıldım. Nükleer enerjinin barış amacıyla kullanılmasına katkılarından dolayı Muhammed El Baradey'e Norveç'in başkentinde, City Hall'de görkemli bir ödül töreni düzenlenmişti. Son derece mütevazı, ailesiyle birlikte çok hoş bir görüntü veren El Baradey'e bakarak, o gün içimden "bir insanın toplumda alabileceği en büyük paye budur" diye düşünmüştüm. Çok başarılı bir uluslararası kariyeri, Nobel ödülü ile taçlandıran Baradey, Julianne Moore ve Salma Hayek'in sundukları törene, seçtiği on sanatçıyı davet etmişti. Bu sanatçıların içinde hiçbir Mısırlı, hiçbir Arap olmaması o zaman dikkatimi çekmişti.
Uluslararası planda, giderek küreselleşen dünya, değişik bir yönetici kültürü oluşturuyor.
Hangi toplumdan, geleneklerden geldiğiniz önemli değil, çok iyi üniversitelerde doktoraya kadar giden bir tahsil, evrensel anlamda bir gusto, kapsamlı bir "Batı" kültürü, hiçbir cemiyette kendini aykırı hissetmeme özgüveni, bu kültürü alan insanların ortak noktalarını oluşturuyor.
Uluslararası örgütlerde, bu yönetici profilinin başarılı olduğu tartışılmaz. Edinilen başarı, kendi toplumunda siyasi bir figür olmasına yeter mi? Bu soruya Muhammed El Baradey, tüm prestijini üç günde mahvederek cevap verdi. Darbe sonrasında, hiçbir meşruiyeti olmayacak bir Başbakan makamına talip olup, atanmayı da beceremedi.
İnsanlığa ve barışa katkılarından ötürü Nobel ödülü almış bir kişi, 51 Mısırlının katledilmesine karşı sesini yükseltemedi ve siyasi hayatı orada sona erdi.
Siyaset, liderlik, apayrı kuralları bulunan, bu kuralların da hiçbir dönemde, hiçbir coğrafyada aynı olmadığı bir alan oluşturuyor. Toplumunu tanımak, ona duygudaşlık hissetmek, ilkeleri uğruna gerekirse hapis yatmak gibi boyutları içeriyor.
Siyasette iyi lider kolay çıkmıyor, çünkü siyasette iyi lider olmak hiç kolay bir şey değil.
Son derece sığ bir demokrasi geleneği olan Mısır'da, seçimleri kazanarak iktidara gelen Mursi, iyi bir siyasetçi olamadı belki...
Ancak hiçbir hatası, demokrasiden hiçbir sapması, askeri darbeyi haklı ya da "kabul edilebilir" göstermez. Mısır'ı demokrasiye taşıyacak bir siyasi liderlik, darbelerle değil, Mısır halkının oylarıyla belirlenecektir.
Bunu engellemeye çalışan, geciktiren her girişim tümüyle ve şiddetle reddedilmelidir.
Mısır olaylarında, bazı tezler ortaya atıldı ve askeri darbelerden sonra demokrasi gelebileceği örnekleri verildi. Buna, en sık verilen örnek de Portekiz oldu. Portekiz, 1932'den 1974'e dek, bir hukuk profesörü olup maliye konusunda ihtisaslaşmış Antonio Salazar'ın kurduğu diktatörlükle yönetildi. Bu rejimin sona ermesi, Portekiz ordusunun, Gine Bissau'da sömürge savaşını kaybederek, anavatanda darbe yapmasıyla oldu.
Darbeden sonra da demokrasi gelmedi, üç yıl sürecek istikrarsız bir "cuntalar ve saray darbeleri" dönemi başladı.
Portekiz'i demokrasiye taşıyan, 1976 seçimlerini kazanarak demokratik kurumları yerleştiren, güçlü Portekiz komünist partisiyle işbirliği yapmayan, önce Başbakan sonra da Cumhurbaşkanı seçilecek büyük siyasi lider Mario Soares'tir. Mısır'da ise diktatörlük değil, seçimle gelmiş bir iktidar darbeyle devrildi. Bunda nasıl "demokrasi için yeni bir fırsat" görülür, anlamak çok zor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA