Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Korsan muhalefetin sınırları

Türkiye'deki "korsan muhalefet", uluslararası düzeyde de girişimlerini sürdürüyor. Türkiye'nin son on yılda ulaştığı ekonomik düzey ve uluslararası plandaki etkinliği, artık iç siyaset alanı ile dış siyasetin iç içe geçtiği bir yapı oluşturdu. AB ile müzakere sürecine girdiğimiz sekiz yılı aşan sürede, Türk demokrasisinin işleyişi devamlı incelenen ve Avrupa Parlamentosu (AP) başta olmak üzere uluslararası mecralarda tartışılan bir unsur haline geldi. Çözüm süreci, Kürt sorununu halletmeye yönelik tarihi bir gelişme olduğu için, Türkiye'deki siyasi gelişmeler uluslararası kamuoyunda daha da dikkatle izlenir oldu. Bunun yadırganacak bir husus olduğu söylenemez.
AB, zaten Türkiye'deki demokratik işleyişin yeterli olmadığını düşünseydi, müzakereleri başlatamazdı. Burada hedeflenen, Türkiye'de demokratik işleyişin standartlarının yükseltilmesi konusunda tarafların yapıcı bir istişare içinde bulunması ve tüm bölgenin geleceğini olumlu biçimde değiştirecek çözüm sürecinin başarısı...
17 Aralık sonrasında ortaya çıkan durum, AB başta olmak üzere Batı'daki müttefiklerimizi ve kamuoyunu bu açılardan yakından ilgilendiriyor.
Cemaat adıyla anılan paralel yapılanmanın ne olduğunu kavramakta güçlük çektikleri için, hükümete karşı açılan savaşı anlamakta ciddi zorlanıyorlar. Başbakan Erdoğan'ın Brüksel zirvesinde verdiği bilgilerin, AB'de paralel yapılanma konusunun daha net anlaşılmasını sağladığı söylenebilir.
AB içinde Türkiye'nin kamuoyuna en açık biçimde tartışıldığı yer, her zaman AP oldu.
AP, her türlü sivil toplum örgütünün, çıkar grubunun, sosyo-profesyonel kurumların, meslek, ülke, bölge, sektör temsilcilerinin, her türlü azınlık temsilcilerinin her zaman kendilerini ifade edebildiği bir yer oldu. Temel işlevi de, demokratik biçimde seslerin yükseldiği, soruların sorulduğu bir platform olarak biçimlendi.
Türkiye'de 17 Aralık tarihinden bu yana, Cemaatin paralel yapısının hükümeti devirmek için attığı adımlar, onun bir "siyasi hareket" olduğunu ifşa etti. Cemaat aslında en başından beri siyasi partilerle ilişki kurarak, kamu içinde paralel örgütlenme geliştirerek "siyasi" bir hareket olmuştu. Ancak gündelik siyasetin içinde bulunmasına rağmen bu tanımı hep reddetti. Gerçekleştirdiği "korsan muhalefet", yurt içinde ve yer yer yurt dışında medya ve sosyal medya aracılığıyla ses de getirdi. Bunu AP düzeyinde de devam ettireceğini zanneden cemaat mensupları, siyasi grupların Türkiye raporunda değişiklik önergelerini tartıştıkları "uzlaşma" toplantısında gündeme girmeye çalıştılar. Liberal gruptan bir üyenin verdiği bir değişiklik önergesi, raportör Ria Oomen-Ruijten ve üç büyük siyasi grup, Hıristiyan Demokrat, Sosyalist ve Yeşiller Grubu tarafından reddedildi. Raportör'ün "bizim muhatabımız cemaatler değil, seçilmiş hükümettir, nokta" diyerek tartışmaları kısa kestiği, tüm değişiklik önergesinin üç saatlik toplantıda takriben üç dakika tartışıldığı da, toplantıya katılanlardan edindiğim haberler arasında... Bu geniş tabanlı reddiyenin temelinde, AP'nin kimliğinin ne olduğu bilinmeyen bir örgütü ve yapılanmayı muhatap kabul etmemesi yatıyor. "Korsan muhalefet" taktiklerinin de, AP'de ve Batı kamuoyunda sınırları bu vesileyle ortaya çıkmış bulunuyor. Gene de, cemaat hareketi temsilcileri, AP'de kendilerini dinleyecek kişiler bulabilir. Bu görüşmelerin kurumsal bir yapıda olması için, cemaatin daimi temas içinde olduğu Türk siyasi partileri, iç siyasette olduğu gibi Avrupa'da da aracılık edebilirler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA