Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Avrupa Parlamentosu seçimleri

Başbakan Erdoğan'ın Köln ziyareti öncesinde, Alman medyası başta olmak üzere bir dizi gözlemci, bu toplantının Türk-Alman ilişkilerine darbe vurabileceği tehlikesinden bahsetti. O kadar çok bu konu üzerinde duruldu ki, Başbakan daha Almanya'ya gitmek için uçağa binmeden, sanki bir diplomatik kriz kaçınılmaz oldu görüntüsü verilmeye çalışıldı. Başbakan'a gazetelerinden açık mektup yayınlayanlardan, gelişini protesto için Avrupa'nın çeşitli kentlerinde örgütlenerek Köln'e gelenlere kadar, bu geziyi germek için çok şey yapıldı. Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı yirmi bine yakın katılımcı dinledi, neredeyse bir o kadar kişi de dışarıda kaldı. Özet olarak Türk Başbakanı'nın katıldığı bir toplantı, Avrupa'nın ortasında kendisine destek verenler ve muhalif olanlarla birlikte çok geniş kitleleri harekete geçirdi.
Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yapıldığı hafta sonu öncesi, hiçbir siyasi hareketin böylesi bir toplumsal seferberlik yaratamadığı göz önüne alınırsa, AB ülkelerinin içinde bulundukları siyasi durağanlığın boyutları daha iyi anlaşılır. AP seçimlerine katılım, 2009 yılı düzeylerinde kaldı, yani yüzde 43 katılım sağlanabildi. Bu düşük katılımın bile daha geri gitmemesinin başarı olarak algılanması, ortalama vatandaşın AB'den ne denli şikâyetçi olduğunu gösteriyor.
AB karşıtı olan partiler, seçmenlerini büyük ölçüde seferber edebildikleri için, ulusal seçimlerde alamadıkları bir oy düzeyine ulaştılar. Ne var ki, aşırı sağ veya aşırı sol hareketlerin oy kazanması, yalnızca seçimlere katılımın düşük olmasıyla açıklanamaz. AB sistemi, istikrar, ekonomik refah ve gelişme sağladığı sürece benimsenen, bunların yeterince sağlanamadığı dönemlerde vazgeçilecek bir oluşum değil. Giderek küreselleşen dünyada, var olan rekabet ortamında ayakta kalabilmek için güçlerini birleştiren AB ekonomiler, gerçekten önemli bir ticaret bloğu ve tek pazar oluşturdular. Dünyanın en serbest ve en gelişmiş, en zengin pazarının üstünde önemli bir toplum projesi yükseldi. Ancak neresinden bakılırsa bakılsın, AB hala bir ulus/devletler birliği, yani AB yurttaşı bu sistemin işleyişine yakın değil. Bu nedenle, AB karşıtı olmak, AB'yi bir totaliter güç olarak göstererek oy toplamak her zaman daha kolay. AB karşıtı hareketler de bunu yaparak oy aldılar. İşsizliğin önemli düzeylerde olduğu, gençler arası işsizli- ğin çok yükseldiği, toplumun bir bölümünün geleceğe dair umutlarının yok olduğu bir dönemde, bu tür siyasi hareketlerin destek bulmaları zor olmuyor. Önerilerinin hiçbiri uygulanacak gibi olmasa da, AP seçimleri seçmen için, iktidarlara bedeli yüksek olmayan bir uyarı gönderme işlevi görüyor.
Seçimlerde en büyük kaybı, en kalabalık gruba sahip Muhafazakâr partiler grubu olan Avrupa Halk Partisi yaşadı. Yaklaşık 60 sandalye kaybeden bu hareket, gene de parlamentoda en büyük gruba sahip olmayı sürdürecek. Sosyal Demokrat ve Sosyalist Grup beklediği desteği bulamasa da, yüz doksan sandalyeye yakın bir performans göstererek ikinci yerini korudu. Merkez partilerin oy alamadığı, aşırı konumdaki partilerin çok oy aldıkları bu seçim, Euro krizinden çıktıktan sonra, büyüme sağlayamayan ve istihdam yaratamayan kemer sıkma politikalarına karşı Avrupa halkının tepkisi olarak tecelli etti. AB içinde reform yanlıları açısından önemli bir koz olabilecek seçim sonuçları, Angela Merkel'in uygulatmak istediği politikaların da AB içinde çok şiddetli tepkiye dönüşebileceğinin sinyalini verdi. İlk kez, 751 sandalyeye sahip olan AP'de, yüz altmışa yakın milletvekili, AB karşıtı görüşleri temsil edecek.
Bu seçimler, Fransa Başbakanı Manuel Valls'ın tabiriyle "bir uyarı değil, bir deprem" olarak tarihe geçecek. Kısa vadede AB'nin ciddi biçimde sistemini reforme etmesi, genişleme kadar yapısal işleyişini de masaya yatırması gerekeceği açıklıkla görülüyor. Bu açıdan bakıldığında, önemli değişiklikler arifesinde olduğumuz, yeni perspektiflerin oluşabileceği bir döneme giriyoruz. Avrupalı Türklerin de bu perspektiflerin oluşmasında önemli işlevi ve etkisi olacağını şimdiden görmek mümkün...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA