Sevgili okuyucular, bu Pazar sohbetinde size Mısır'lı hain general Sisi'nin rezilane darbesinden bahsedeceğim. Darbeci General Sisi'nin âdeta firavun mumyalarına benzeyen kararmış suratını görünce, siz de benim gibi 27 Mayıs'ın Cemal Gürsel'ini, 12 Eylül'ün Kenan Evreni'ni hatırladınız mı?...
Hiçbir darbeci tarihte hayırla yâd edilmemiştir. Önünde sonunda darbe yaptıkları halkın mâşerî vicdanında, bazen de yargı önünde işledikleri bu en büyük suçun hesabını vermişler ve mahkûm olmuşlardır. Ne yazık ki bu hakikati, yarım asırlık 'darbe dönemi'ni meşakkatle atlatan Türk Milleti en iyi şekilde bilmektedir.
Eski Türkçemizde bir tâbir vardır. İyilik gördüğü kapıya karşı nankörlük eden kimseye 'hain-i nân ü nemek', yani tuz ekmek haini derler. Kısa süre önce Mısır seçmeninin yüzde 53'üne yakın oyunu alarak Cumhurbaşkanı seçtikleri Mursî'nin Genelkurmay Başkanlığına getirdiği general Sisi darbeyi yapıyor ve gene Mursî'nin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na getirdiği Adlî Mansur denilen tıynetsiz Sisi tarafından Mursî'nin yerine getiriliyor.
***
Mısır'da millet iradesinin açıkça çiğnendiği bu askerî darbe, riyakâr
Batı tarafından ikrardan gelen bir sükûtla karşılanmış; hiç utanmadan ikide bir
'demokrasi'den söz eden çıkarcı ve riyakâr
Batı,
Mısır'da seçilmiş bir yönetime karşı yapılan bu müdahaleye açıkça
'darbe' dahi diyememiş; bu arada
İsrail ise göbek atarak memnuniyetini belirtmiştir.
Elinde silâhı olan ve milletini, vatanını korumakla görevli darbecilerin bu silâhını milletine çevirmesi ne kadar büyük alçaklıksa, bu darbe karşısında sessiz kalan, hattâ darbeyi alkışlayan sözde demokratik
Batı'nın tavrı da o kadar büyük alçaklıktır.
Batı'nın demokratik rejim taleplerinin ne kadar sahte olduğu artık açıkça ortaya çıkmıştır. Kendilerini firavunların torunları olarak lanse eden
Nâsır,
Sedat ve
Mübarek'in dikta yönetimlerini destekleyen
Batı,
Mısır'da ilk defa seçimle gelen bir
Cumhurbaşkanı'nı sırf
Müslüman ve inançlı birisi olduğu için kabullenememiş ve bin yıllık
Haçlı ruhu, güya demokrasi arzusuna galip gelmiştir.
***
Sevgili okuyucular, şimdi
Türkiye'deki
'Gezi Olayları'nı,
Mısır'daki askerî darbe çerçevesinde değerlendirir misiniz? Bir kısmını iyi niyetli kabul ettiğimiz o tencere tava çalanlar, sözümona yeşile sahip çıkanlar, polisle çatışanlar,
'Taksim'i
'Tahrir'e çevirmeye uğraşanlar, artık olan biteni birazcık olsun anlayabildiler mi? Tamamen dış güdümlü ve sunî şekilde oluşturulan bu gösterilerle
'diktatör' dedikleri, her seçimde oyunu arttırarak gelen ve her adımını demokratikleşmeye göre atan bir demokrat lideri oldu bittiye getirip alaşağı etme komplosuna âlet olduklarını artık farkedebildiler mi?...
Yıllardır yazıp çiziyoruz; ne yazık ki
Türkiye'de de hep darbe taraftarı, hattâ bazen teşvikçisi ve tertipçisi bir muhalefet olmuştur. Sandıktan döne döne yalama olan ve demokratik yoldan iktidar olmaktan ümidini kesen
CHP, başta
27 Mayıs olmak üzere hep darbelere alkış tutmuştur. Bana söyler misiniz,
CHP'nin
Gezi Olayları'ndaki tutumu darbecilik değil de nedir?...
Mısır'daki darbe için
CHP liderinin ve genellikle medyamızın tutumu olumludur. Lâkin, hâlâ bazı cibilliyetsizler,
'Darısı da bizim başımıza' diyebiliyorlar. Bu zihniyet, din düşmanı, lâikçi diktatörleri, inançlı ve demokrat siyaset adamlarına tercih eder.
***
Mısır'da olanlara elbette üzülüyorum. Lâkin, şu gerçeği bir defa daha haykırıyorum: Artık
Türkiye'de gösterilerle, mitinglerle, terörle ve darbeyle demokrasiye müdahale ettirmeyiz. Türk demokrasisi
Mısır'la karşılaştırılamayacak kadar gelişmiş ve oturmuş bir sistemdir.
Eğer gene tank yürütmeye kalkan olursa, üzerine ilk çıkan ben olacağım!...