Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Hz. Mevlana'yı doğru yere koymak lazım

İslam milletinin -ümmetin- en büyük övünçlerinden birisi de Hz.
Mevlana'dır. Mevlana İslam coğrafyasının en verimli ulemasındandır.
Hz. Mevlana'ya karşı büyük bir sevgimin olduğu belirtmek isterim. Özeldir.
Gayrimüslim dünyaya açılımda Hz. Mevlana elbette bir fırsattır. Tarzı farklıdır.
Dini ilimlerin yanında tasavvufi derinliğin içindedir.
Kuran-ı Kerim'in farkındadır.
Sünneti bilir.
Camideki insan ile sokaktakini, dergâhtaki alim ile avamı bir araya getirecek kabiliyettedir. Sadi-i Şirazi gibi, Maverdi gibi, Ebu Talib'i Mekki gibi farklı bir kaynaktır.
Hayatında Tebrizli Şems bir ufuk açmış ve sonra çekilip gitmiştir.
Şems, Mevlana'yı oluşturacak yolda bir aracıydı, vesileydi. Geldi, görevini yaptı ve çekildi. Bir şeyh ve mürit arasında geçen bu ufuk alışverişini böyle özetlemek lazım.
Ancak son dönemde her şeyin başı ve sonu Hz. Mevlana olunca; doğru yanlış her sözün altına Şems veya Hz. Mevlana adı yazılınca, bu büyük insanların istismarcıların elinde tutsak olduğuna inanmaya başlıyorsunuz.
Mevlana'yı yanlış anlayıştan kurtarmak lazım.
Bazı insanlar ise, İslam'a sokuşturulacak ne kadar bid'at ve hurafe ve dine aykırı söz ve anlayış varsa hepsini Hz.
Mevlana'nın adını kullanarak yapmaya çabalamaktır.
Müthiş bir istismar var. Yazıktır elbette. Bu, Hz. Mevlana gibi büyük bir alime yapılacak en büyük haksızlıktır.
Namazsız, oruçsuz, akidesiz bir din oluşturmak isteyenler bu büyük Allah'ın velisinin adını kullanmaktadır.
Hayır buna hakları yoktur. Mevlana Rabbin kapısında dilenen Rabbani bir alimdir. O, kendini Hz. Peygamber'in (s.a.v.) kapısının bekçisi saymaktadır. "Kuran'ın kölesiyim" demektedir.
Kendisini bunun dışında tanıtandan da nefret etmektedir.
Hz. Mevlana sabahlara kadar gözyaşı içinde namaz kılan bir teheccüt ehlidir. Dondurucu soğukta öylesine ağlardı ki, sabah vakti olunca sakalına damlayan gözyaşları bir tutam buz olurdu. Yoklukta, yokluğun varlığını bulan; daimi bir manevi sekr hali yaşayan iman dergâhının şüphesiz en büyük velilerindendi. "Men bendei Kur'anem eger can darem" diye başlayan sözleri bir iman ve teslimiyet manifestosudur sanki. Yaşadığım müddetçe Kuran'ın kölesiyim.
Seçilmiş insan Hz.
Muhammed'in (s.a.v.) kapısının kölesiyim.
Kim benden bunun dışında söz naklederse ondan da o sözünden de uzağım"
der.
Haykırır. Sanki bu büyük sadık, olacakları görmüş ve Hz. Peygamber'e aidiyetini ve kendisini yanlış tanıtanlardan da uzaklığını ilan etmiştir.
Bu dinin Peygamberi Hz. Muhammed'dir (s.a.v.). Ne Hz. Mevlana ve ne de başkası değil...
Bu dinin kitabı da Kuran-ı Kerim'dir. Mesnevi veya başka bir şey değil. Onun için samimi insanlar Hz.
Mevlana'yı anlatacak ve onun gönüllere aydınlık olacak mesajını ileteceklerse bu hassasiyetleri göz önünde tutmalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA