Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Amerika'da anayasa tartışmak

1937'de Amerika iktisadi yeniden yapılanma politikalarının (New Deal) ortasındayken ve F.D. Roosevelt ikinci kez Başkanlığı kazanmışken, bizdekine çok benzeyen bir Anayasa Mahkemesi tartışması orada da cereyan etmiştir.
Bizde ABD tarihi de, hukuk sistemi de, yasama sorunları da bilinmez. Hiç bilinmez. Fransız sistemini model aldık lafını tutturup devam ettiğimizden ve yarı militer, özünde faşizan eğilimler taşıyan bu sistemi meşrebimize de pek bir uygun bulduğumuzdan bazen de Gaulle'den, bazen 3. Cumhuriyet'ten dem vururuz ama onu ne kadar bildiğimiz de sorunludur.
Oysa çok daha toplum tabanlı, birey öncelikli, temel hak ve özgürlüklere dayalı ve liberal bir siyasal kültürden geldiği için ABD bu ağır, çetin, karmaşık sorunu da bizdekine ve Fransa'dakilere oranla çok da "sivil" bir anlayışla çözmüştür. Hadiseyi kısaca anlatayım.
Roosevelt Başkanlığı yeniden tam bir zaferle kazanınca New Deal politikalarına bağlı olarak yeni yasalar çıkarmayı öngörüyor fakat o tarihte ABD Anayasa Mahkemesi'nde (Supreme Court) hâkim üyelerin büyük bir bölümünün uzun süredir yerlerinde bulunduklarını, 70 yaşını aştıklarını ve Cumhuriyetçi oldukları için de geliştirilen politikalara ideolojik/siyasal olarak karşı çıktıklarını, yasalarını anayasaya aykırı bulacaklarını düşünüyordu. Nihayet Şubat 1937'de bir radyo konuşmasında durumu açıklayarak Senato'dan Yasama Reorganizasyon Kanunu'nu (Judiciary Reorganization Bill) geçireceğini belirtti.
Durumu anlayan Anayasa Mahkemesi üyeleri bir yandan bu politikaya karşı çıkarak yasa önerisinin Senato'da reddedilmesi için çalışmaya, bir yandan da Roosevelt'e açıktan muhalefet etmeye başladılar. Roosevelt, Senato'dan yetki istiyordu. Buna göre yaşı 70'i geçmiş her üye için bir üye atama hakkı kazanmayı ve toplam altı yeni üyeyi mahkemeye seçmeyi öngörüyordu. Böylece şimdi tıpkı bizde olduğu gibi mahkemenin üye sayısı artacaktı.
Bu mücadeleyle zaman geçerken karşılarına gelen bir yasanın anayasaya uygunluğu bakımından öne Cumhuriyetçi üyelerden birisi daha önce aleyhte olan görüşünü değiştirdi. Ardından diğer yaşlı üyelerden birisi emekliğe ayrılmayı düşündüğünü açıkladı ve onu benzeri gelişmeler izledi. Sonunda Roosevelt'in Anayasa Komisyonu'ndan geçerek Senato'ya gelen kanun teklifi burada büyük bir oy farkıyla reddedildi. Ama o arada mahkemenin kompozisyonu değişmiş, Roosevelt çıkardığı yeni kanunların anayasaya uygunluğunu güvence altına almıştı. Bu süre içinde muhalefet kendisini diktatörleşmeye gitmekle suçluyordu. Sonunda FDR bunların tümü aştı, dört kez Başkan seçildi ve ne yazık ki, büyük bir mücadele vererek sürdürdüğü 2. Dünya Savaşı'nın bitmesinden birkaç hafta önce öldü. Buradan çıkarılacak iki sonuç var.
Birincisi, bütün hükümetler ama özellikle de etkin, canlı, üretken olanlar yasamayla ve onun donukluğuyla ciddi bir sorun yaşıyor. Roosevelt eleştirilerinde haklıydı. Üstelik ABD sistemi bizdekine nazaran çok daha politikayla iç içe bir sistemdir. Üyeleri Başkan atar. Doğaldır, orası tam bir Başkanlık sistemidir. Bir dönemin atadığı üye kaydı hayat şartıyla görevinde bulunur. Bu koşulun dinamik bir toplumsal değişim ortamında ciddi sürtünmeler ve enerji kayıpları doğuracağı doğaldır. ABD Anayasa Mahkemesi ki, unutmayın, bayraktan don yapılmasını düşünce açıklama özgürlüğü diye değerlendirmiştir, engellememiştir.
İkincisi şu. Bu sorunlar, düşünün ki, son derecede liberal bir sistemde görülenler. Kimse ABD Anayasa Mahkemesi'nin veya ABD'deki yargının askeri bir vesayetin izini taşıdığını söylemiyor. Oysa bizdeki durum tam da bu. Cuma günkü yazımda söylediğim gibi, kim ne derse desin, 1961'den beri gelen sistemimizde, darbe rejimleri kendi "gemleyici" hukuk sistemlerini kurdular, topluma karşı devleti, bireye karşı organik toplumsal anlayışı savundular. Rejimlerin sıkılığı arttıkça yargının toplum üzerindeki denetleyici tavrı ve onu kuran mekanizma da o oranda güçlenmiştir. Şimdi o sistem delinmeye çalışılıyor.
Belki biraz zor olacak ama olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA