Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Gözü açılan kargalar ve CHP

Kemal Kılıçdaroğlu'nun türban konusunda yaptığı son açıklama neresinden baksanız vahim ve fahiş hatalar içeriyor. Sadece yaptığı açıklamayı ertesi gün geri alması değil sorun. Oraya döneceğim ama bakın başka neler var işin içinde.
Bir kere ortada hiçbir programın olmadığı açık. Haydi bunu anlayışla karşılayalım. Diyelim ki, parti yönetimi henüz el değiştirmiştir, yeni programların hazırlanması için zamana ihtiyaç vardır. Genel Başkan bunu belirtse tartışma bitecek. Fakat CHP'nin genetiğine bağlı olarak Kılıçdaroğlu kendisine hatırlatılan herhangi bir sorun için, "Karışmayın, sormayın, bize bırakın, biz çözeriz" diyor. 21. yüzyılda hâlâ "Ben yaparım olur" mantığı. Dünyanın her yerinde bütün algılar, anlayışlar, modeller değişirken CHP 1930'ların zihniyetiyle devam ediyor, deyince kızanlara şu belirttiğimiz örneği verip geçelim.
Şimdi gelelim asıl vahim soruna. Mesele Kılıçdaroğlu'nun bir gün önce söylediğini ertesi gün geri alması değil. O zaten vahim. Onun nedenini herkes iyi kötü açıkladı. Burada hatırlatma kabilinden vurgulayalım. CHP'de "türban kalacak" deyince üst orta sınıflara, iyi eğitimli gruba, orta yaşın üstüne, kentsoyluluğa sahip olan kesimler desteğini geri alıyor. "Türban kalkacak" deyince bu defa varoşlar, yeni toplumsal odaklar, göçerler destek vermiyor.
Peki, bu ikilem ortadayken nasıl oluyor da partide etkili bazı sosyologlar "CHP orta sınıflarla varoşları buluşturacak" sloganıyla model kuruyor? Buna imkân var mı?
Olmadığı açık. Çünkü Türkiye'de orta sınıf dediğimiz kesim sosyolojik olarak ne tanımlanmıştır ne de homojendir. Bu kesimin klasik burjuvazide görülen türden bir ideolojisi de yoktur. O kadar böyledir ki, bu durum, üstelik de "yeni" denilen orta sınıflar kendilerini akan suya kaptırmaktan çekinmemektedir. Sokağa dökülen ve kendisini Cumhuriyet mitinglerine teslim eden bu kesim eğer söz konusu demokrasiyse, açık açık "muhafazakâr" bir tutum içindedir. Darbeci, müdahaleci, bürokratik unsurların egemenliğine göz yuman bu kesim bugün siyasal proje olarak hiçbir bilince sahip değildir. Ben bunlara "kenterler" diyorum.
Oysa öte yanda yer alan ve bendenizin "göçerler" diye adlandırdığı kesim cıva gibi hareketli, değişime açık olmanın ötesinde onu zorlayan, modernleşmeyi bekleyen ve bunu yeni toplumsal taleplerle bütünleştiren bir kesimdir. Klasik CHP-Baykal zihniyetinin "muhafazakâr" dediği bu kesimleri tanımlamak için bu kavramın ne kadar yanlış olduğunu ayrıca belirtmeye gerek var mı?

Daha özetleyerek söyleyeyim: kenterler göçerlerin talebini sınıfsal açıdan kendilerine tehdit olarak görüyor. Öbür taraf da küçük burjuva radikalizmi içinde, doğrudur, gözünü kenterlerin yerleşik değerlerine dikmiş durumda. Nasıl birleştirecek CHP bu iki zıt kutbu?
Sadece bu soru bile CHP'nin kurmaya çalıştığı modelin ne ölçüde sınıfsal olmadığını bize gösteriyor. Sosyolojiden nasibini alamadığını ortaya koyuyor. Solum diyen bir parti sadece kültürel değerleri kaynaştırarak bu birleşmeyi sağlamaya çalışıyor. O da popülizmden başka bir şey değildir.
Gözü açıldı, tilki "bana bir şarkı söyler misin" deyince kargalar artık evvela ağızlarındaki peyniri çıkarıp kenara koyuyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA