Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Berfo Ana

Geceleri gözüme uyku girmiyor dersem yalan olur ama günlerdir gözümün önünden gitmeyen bir hayalle uğraşıp, her defasında, değil binde, yüz binde bir ağlayan ben, gözüme dolan yaşları akıtmamaya çalışıyorum: Berfo Ana...
Çocukluğumun uzak şehirlerinden kulağımda kalan o güzel tınılı aksanla konuşan, Anadolu'nun neresinde olursa olsun, her gördüğümde içime ayrı bir hüzün dolduran bembeyaz, tertemiz tülbentine sarılan, ağlamaktan gözlerinde kalmamış yaşları, tıpkı çocukluğumda tanıdığım yaşlı, mahcup, çaresiz kadınlar gibi elindeki küçücük mendille silen Berfo Ana'nın acısı yüreğimi dağlıyor.
Aklıma geldikçe odalarda duramıyorum, her yer bana dar geliyor.
"31 senedir kapımı kilitlemedim, gelince oğlum içeri girsin diye" diyor.
"31 senedir evime badana sürdürmedim, gelince oğlum evini tanısın diye" diyor.
"Herkes köyü terk etti, gitti, ben, gelirse bulsun diye bir yere kımıldamadım" diyor.
"Öldüyse ölüsünü versinler, mezarına gidebileyim" diyor.
Daha söylenecek, söyleyebileceği ne var, ne olabilir?
103 yaşında bir kadın, "oğlumu bulana kadar ölmem" diyor.
"Son defa 'Cemil' dedim, o da 'Anne' dedi, bir daha yüzünü görmedim" diyor.
Başka ne söyleyebilir?
Yeryüzünde bir insanın bundan daha ileri edebileceği herhangi bir söz var mı ve onu izleyen herhangi bir insan yeryüzünde bundan daha büyük bir acıya tanıklık edebilir mi?
Yeryüzünün hiçbir mitologyası Berfo Ana'nın somut, çeki taşı gibi içimde ağrıyıp duran gerçeğinden daha güçlü olamaz. Ne oğlu Hektor'un cesedini alan acılar içindeki baba Priamos, ne kardeşi Polyneises toprağa verilsin diye direnen, gözyaşı döken Antigone, ne de bomboş köyde ovadan gelecekleri bir başına bekleyen Meryemce, Berfo Ana'dan daha hazindir. Hepsi yürek dağlar ama Berfo Ana'nın acısı bu topraklarda yaşandı. Hepimizin, olması gereken, bir acıdır o.
O zaman insan kendisine soruyor: nasıl bir ülkedir bu?
1970'lerde binlerce insanını bir iç savaşta verdi. Son otuz yılda 40 bin insanını başka bir savaşta yitirdi. Asker, polis, gerilla diyerek, herkesi ayrı ayrı tanımlayarak, bunca gencini yitirdi. 40 bin aileden birer Berfo Ana çıktı.
Ama bir de devlet var.
Gözünde yaş, yüreğinde acıma duygusu olmayan, vicdan nedir bilmeyen bir devletten söz ediyoruz. "Kerim" denen, "baba" zalim olabilir diye, hayalci yazarların "ana" dediği devlet, bir insanını alıp, 31 yıldır izini kaybettirebiliyor. Onu saklamayı, o bilgiyi yurttaşına vermemeyi "devlet olmak" kabul ediyor.
Dahası var. Bu ülkede Cemil gibi faili meçhullere kurban gitmiş kaç kişinin olduğunu kimse bilmiyor. 7-8 senedir her cumartesi günü bir meydanda acılarının etrafında kenetlenen analara sır vermemeyi bu devlet marifet sayıyor. İnsanını yok eden devlet devletse, bizimki gerçekten eşsiz, menentsiz.
Cemil'i bir askeri darbeden sonra evinden çekip aldılar. Kaç yaşında olabilirdi? 22, 23, 24... Haydi 25! Cemil, "devleti yıkacaktı", öyle mi? Devlete göre evet. Belki, devleti bölecekti. Devlete göre evet. "Kökü dışarıdaydı". Devlete göre evet. Devlet, yıkılacak kadar zayıf, bölünecek kadar güçsüz, dışarıdaki kökleri bulmayacak kadar çaresizdi. Herhalde.
Ama bu devlet darbe yapacak kadar güçlüydü. Erdal Eren'den korktu bu devlet. 17 yaşında bir çocuğun kendisine "kötülük" edeceğinden çekindi ve onu uydurma raporlarla "idam yaşına geldi" diyerek astı, öldürdü. 24-25 yaşlarında Deniz'leri astı. Onlardan da korktu. Onlar da devleti "yıkabilirdi". Cemil'i yok etti, annesinin gözünü 31 senedir yolda bıraktı. Hrant Dink'i öldürttü. Hakkâri'de bir çukur açıldı, içinden 18 kişinin cesedi çıktı, "ölü ele geçirilen teröristlerindir" dendi. Faili meçhullerin akibeti meçhul.
Nasıl bir devletse bu insanlardan mezarlarını esirgiyor. Mezarlardan korkuyor.
"Devlet ana", öyle mi!?.. Hâlâ mı!?...
Berfo Ana, orada duruyor. Bir acı anıtı olarak.
Ona baktıkça utanıyorum. Kendimden, insanlıktan hukuktan ve devlet denen bu makineden. Gücü 24-25 yaşındaki çocukları öldürmeye yeten askeri darbelerden. Ser verip sır vermeyen bürokrasilerden.

Devlet Ana değil, hakikatimiz, Berfo Ana!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA