Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Demokrasiyi çözmek, demokrasiyle çözmek

Bu seçim döneminin karşımıza çıkardığı iki yakıcı sorun/sal var: Kürt meselesi ve demokratikleşme.
İlkinin büyüklüğü ve karmaşası karşısında her şey ve herkes geriye çekilmiş ve hatta susmuş, daha doğrusu şaşkınlaşmış görünüyor. Kürt kesiminin aday seçiminden başlayarak giriştiği hamleler, önerileri o kadar kapsamlı, hatta toplumun büyük kesimi bakımından da o kadar beklenmedik şeyler ki (doğru ya da yanlış olması bir yana), şimdi bu yumağın nasıl çözüleceğini heyecanla ve biraz da endişeyle bekliyor, Türkiye. Kabul etmek gerekir ki Kürtlerin kendisi de taleplerini zaman içinde oluşturdu, biçimlendirdi ve bunlara hazır/lıklı değildi. Onlar da attıkları adımın kurdukları yeni siyasal koalisyon içinde nasıl gelişeceğini düşünmekle meşgul. Bu ancak demokratikleşmenin daha da pekişmesi, güçlenmesi ve yaygınlaşmasıyla, bırakınız aşılmasını, tartışılabilecek bir durumdur.
İkincisi, demokratikleşme, seçim meydanlarından topluma yayılan ısı ve ses göz önüne alınırsa, artık, Türkiye'de, geniş bir toplum kesimi bakımından, açık bir biçimde, hoşgörü, tahammül gibi belki demokrasi için birincil, belki ikincil unsurlarla ele alınıyor. İnsanlar çok uzun bir aradan sonra sertleşmiş, gerginleşmiş bir siyasal atmosferde bulunmaktan memnundur denirse bu teşhis doğru olmaz. Tersine, Özal'la birlikte başlayan dönem ve süreç, siyasetin hoşgörü ve karşıdakini kabule dayanan bir zeminde işlemesini topluma öğretti.
Yayılan havayı, doğan gerilimi, taşan öfkeyi hiç kabul etmemekle ve tümüyle reddetmekle birlikte bu değerlendirmeye farklı bir görüşle katkıda bulunayım. Özal dönemi siyasetin büyük ölçüde apolitik hale getirildiği bir zaman parçasıydı. Yumuşaklık biraz umursamazlığı içeriyordu; önemsememeyi, küçük görmeyi, dikkate almamayı.
Bu manaya gelen bir hoşgörüden demokratik kuram içinde söz etmenin imkânı yok. Bugünkü sertleşme ve ayrışma ise bana daha politik bir ortama girdiğimizi düşündürüyor. Yanlış, sakıncalı ve hatta zararlı olsa bile, kutuplaşmış bir ortam daha politiktir.
Ama çok önemli bir şartla. Sertliğin siyasal iktidar tarafından bir baskı aracı, bir erk unsuru olarak kullanılmaması ve bunun karşıdaki rakibin mevcudiyetini yok eden bir faktör haline gelmemesi şartıyla. Bu anlamdaki bir sertlik politik olmamanın da ötesinde baskıcı bir rejimin işaretidir ki, şimdi üstünde durduğumuz Kürt meselesinin halli bakımından en önemli nirengi noktasını meydana getiriyor.
Hem bunu açıklamak hem de buradan nereye gidebileceğimizi işaret etmek için bir tespitte bulunayım.
Bir toplumda eğer demokrasi varsa sorun da vardır. Önemli olan o sorunların demokratik metot içinde çözülmesidir. Yoksa demokrasinin mevcudiyeti bir toplumsal sorunun olmayacağı, çıkmayacağı anlamını veya önşartını taşımaz. Ne var ki, demokrasinin yapısal güçsüzlüğü, düşük niteliği sadece sorunların çözülmesini engellemekle kalmaz, çeşitli sorunların doğmasına da yol açar.
Türkiye'nin yakın tarihinin özeti şu vurguladığım gerçeğin içinde gizlidir. Türkiye'de askeri müdahaleler, fiili darbeler, yargının siyasete dönük girişimleri, bürokrasinin geçit vermez katılığı bizatihi sistemin doğurduğu demokrasiyi engelleyen, tüketen sorunlardır. Demokratik bir sistem içinde doğan sorunlar çok önemli olabilir ama neticede o sistem içinde çözülecektir. Ama bu tür sorunlar demokrasinin sistem haline gelmesini engelleyicidir. "Kervan kıran" mesele budur.
Şu son günlerdeki üç önemli gelişme demokrasinin dönüşümüne ve başta belirttiğim iki sorunun çözümüne katkıda bulunacak mahiyettedir: Kenan Evren'in sorgulanması, Nisan 2007'de Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek için ordu odaklı girişimlerin açıklık kazanması, darbe girişimlerinin, adı karışan yüksek rütbeli komutanların tutuklanmasına varacak ölçüde, derinleştirilmesi. Bunların referandumun da açtığı bir gedikten içeri dolan hava ve aydınlık olmadığını söylemek kabil mi?
Demokrasiyi çözen sorunlar ortadan kalktıkça demokrasi sorunları belki artacak ama çok daha kolay çözülecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA