Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

İktidardaki muhalefet partisi

Şimdi bırakalım "kuvvetler ayrılığı" tartışmasının "gündem yaratmak" maksadıyla ortaya atıldığı görüşünü bir tarafa. Başbakanın kendisi de tartışmanın, onu ve bulunduğu makamı ne kadar beslediğine dikkat çektiğine göre işin bu yanında bir gerçek var. Var ama bu "gündem" dediğimiz olgu, hem de bu derecede hassas bir konuda, boşu boşuna cereyan edemeyeceğine göre oturup arkasında, altında neyin yattığına bakmak gerek.

***

Kurumsal bakımdan ve standart demokrasi kriteriyle bakınca kuvvetler ayrımını tartışmak yanlış. Öyle bir niyeti varsa Başbakan yanlış yapıyor. Ne var ki, Başbakan öyle bir maksadı olmadığını açıkça dile getiriyor. Şikâyetinin yargı ve yürütme arasındaki uyumsuzluktan ve bilhassa yargının yürütme ve yasama üstünde kurmak istediği hükümranlıktan kaynaklandığını vurguluyor.
Eğer buysa maksadı yeni bir şey değil dile getirdiği. Defalarca Türkiye bu zor denklemi tartıştı. Aradan bunca zaman geçtikten sonra artık kim bu ülkede uzun zamanlar boyunca devam etmiş bir yasama tahakkümünün (vesayetinin) olmadığını söyleyebilir? Kim, bugünkü ana misyonun bu hegemonyaları kırmak ve üç kuvvet odağının kendisine ait sınırlar içinde kalarak, diğerinin hududuna tecavüz etmeden işletilmesi olmadığını söyleyebilir?
Böyle değerlendirince ben bir adım daha ileriye gitmek ve başka bir denklem kurmak gerektiği kanısındayım, karşımızda duran "sahneyi" anlamak için.
***

Erdoğan böylesi bir çıkış yaparak, apaçık bir biçimde, AK Parti'nin ikili işlevini bir kere daha tahrik etmek istedi. Her zaman belirttiğim gibi eğer bu ülkede her kesim, tüm çıkar çevreleri, sorun odakları yaşanan sıkıntıların çözümünü, hiç muhalefetin adını anmaksızın, sadece AK Parti'den bekliyorsa bu parti neredeyse mutlak bir iktidar sahibi olmuş demektir ki, gerçek de budur. Dolayısıyla AK Parti'nin bir "iktidar" meselesi yoktur. Hele gitgide artan bir oranda farklı çevreler arasında uzlaşmaları sağladıkça AK Parti'nin iktidarı daha da muhkem bir hal almaktadır.
Ama AK Parti'nin bir muhalefet sorunu var. Hatta sorun değil, buna, "misyon" demek gerekiyor. Çünkü Türkiye'de üstünde durulacak, sözü ciddiye alınacak bir muhalefet yok. CHP'nin adını anmak falan bu bakımdan manasız bir iş. Daha sol bir muhalefet olması gerekirdi, becerilemedi. Kürt kesimi bir muhalefet odağıdır, demokrasinin daha gelişmesi için bir imkândır, ama o çevre de elindeki fırsatı heba ettikçe ediyor.
Bu şartlar altında AK Parti, sistemle çatışmasını sürdüren, 90 yıllık vesayet rejimini sona erdiren, kurulu düzeni demokratikleştiren bir siyasal örgüt, bir muhalefet odağı olmak zorunda kalıyor. Bunu yapmadığı halde AK Parti'nin kendisini iktidara taşıyan kitleler nezdinde itibarı zedelenir. Bu hakikaten basit bir denklemdir. Aldığı ve hâlâ eksilmeyen belli oy oranı bu partinin çevreden gelen taleplerle beslendiğini gösteriyor. AK Parti bugün merkezde iktidardadır ama eğer orada kalmak istiyorsa çevrenin partisi olmak, olmayı sürdürmek zorundadır da. Başbakanın şimdi bir kere daha "sistemden" şikâyet etmesi hâlâ bunun işaretidir.
İktidardaki muhalefet partisi diyelim AK Parti'ye ki, yaşananları yerine oturtabilelim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA