Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Büyük Türkiye vizyonu

Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi üyeleri kısa bir süre önce Ankara'da idi. Temaslarının kapsamına medyayı da almışlardı. Bu vesile ile Sabah gazetesini de ziyaret ettiler. İngiliz, Belçikalı, Finlandiyalı, Polonyalı üyeler, tam üyelik müzakere tarihi sonrasında Türkiye'nin AB'ye entegrasyon iştahını ölçmeye çalışıyordu. Görüşmenin ana eksenini "kamuoyunun AB'ye bakışı, reformlara bağlılık ve Kıbrıs" oluşturdu.
Avrupalı aktörler, AB'ye katılım süreci kadar, demokratik açılım çalışmaları ve Türkiye'nin, Ermenistan'la ilişkilerini normalleştirme çabasına da odaklanmışlardı.

***

Asamble üyeleri, görüşmemizde daha çok soru sormayı tercih ettiler. Hal böyle olunca şu yorumları dinlediler:
"Türkler, Kıbrıs'ta AB'nin ihanetine uğradığını mı hissediyor?" sorusunun yanıtı, "Çözüm yolunda hep bir adım ileride olma sözünü tuttuklarını, Annan Planı temelinde birlikteliğe evet dediklerini ama çifte standartla karşılaştıklarını düşünüyorlar" oldu.
Kıbrıs'ta bundan sonra ne olacağı analiz edildiğinde ise şu seçenekleri hatırlatma fırsatı buldum:
"Ya BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonu çerçevesinde çözüm ya Kıbrıs'ta ayrı bir Türk devletinin tescili ya da Ankara Protokolü'ne endeksli blokajların kaldırılıp Türkiye, müzakereleri tamamlayana kadar Kıbrıs konusunun dondurulması!"

***

Asamble üyeleri ayrıca şu hususları da not aldılar:
"Avrupa Anayasası muhtelif ülkelerde referanduma sunulduğu sırada Türkiye karşıtlığının pompalanması, Almanya-Fransa hattında gelişen Türkiye'yi dışlayıcı tutum ve ikinci sınıf ortaklık vaadi, AB'nin kendi içinde yer yer bölünmüş tablosu ve çelişkileri..." Bütün bunların Türkiye'de hayal kırıklığı yarattığı gerçeği.
Tabii bu arada Fransa ister istemez özel bir gündem maddesine dönüştü. "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk Mevsimi etkinlikleri çerçevesinde Paris'te idi. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy kendisini karşılarken sakız çiğnedi. Ancak, 'Türkiye sakızını' çiğnemesi Sarkozy'nin de çenesini yoracak. Belki de o zaman gelecek öngörüsüne vakti kalacak" şeklindeki değerlendirmem, kayıt dışı kaldı ama taraftar da buldu.

***

"Zürih'te, Türk ve Ermeni Dışişleri Bakanları imza atarken neden Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev yoktu?" sorusunun yanıtı netti:
"İmzalar atılırken AGİT Minsk Grubu adına ABD, Rusya ve Fransa dışişleri bakanları aynı fotoğraf karesine girdi. O fotoğraf, Karabağ'daki işgalin sona erdirilmesi ve Karabağ'ın statüsü ile de doğrudan ilgiliydi. Üstelik bu süreç bir sayfadan ibaret değil adeta bir fotoroman. O kitabın sayfaları çevrildikçe Azeri-Ermeni ihtilafı da, 1915 olayları da, Kafkaslar'daki enerji denklemi de, Ermenistan'la sınırın açılması da, diplomatik ilişki kurulması da bolca konuşulacak. Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!"

***

Ve demokratik açılım. Türkiye'nin sorunları kendi iradesiyle çözme arzusu tüm dünyadaki bakışı değiştiriyor. Zaten AB tarafı da şu hususu iyi bildiğini bize hissettiriyor... "Maastrich ve Kopenhag kriterleri Türkiye için bundan sonra vazgeçilmezdir. Avrupa'nın bedel ödeyerek geliştirdiği çağdaş standartlara Türkiye, hava parası ödemeden ulaşıyor!"
AB'nin statik yapısı, hantal bürokrasisi, uluslararası sorunlara müdahale esnekliğinin kaybolması, genişlemeyi yönetme sıkıntıları bir yanda, bölgesel güç olma yolunda ilerleyen, tarihi sorunları ile yüzleşip çözüm geliştiren, enerji arenasında devleri buluşturan Türkiye profili diğer yanda.
Bu perspektif karşısında Avrupalı konuklar, "Biz, sizin dostunuzuz. Türkiye'nin stratejik öneminin farkındayız ve raporumuza da yansıtacağız" diyerek aramızdan ayrıldı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA