Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Vekil adaylarına dersler!

Wikileaks belgeleri, Türkiye'ye özgü bazı gerçekleri belirgin şekilde gün ışığına çıkardı.
1- Özel sektörümüz, gazetecilerimiz dahil hemen herkes yabancılarla konuşmaya, hatta ahkâm kesmeye çok meraklı.
2- İçe dönük senaryo yazmaktan dışarıya odaklanmaya yeterince fırsat kalmıyor.
3- Hükümetin geleceği üzerine varsayımda bulunma merakı asker- işadamıyargıç ayrımı gözetmiyor.
Oysa, dünyanın gerek finansal mimarisinin gerekse haritasının yeniden çizildiği bir dönemden geçiyoruz. Değişimi zamanında ve doğru okuyamayanın kesinlikle kaybedeceği bir süreç bu. Üstelik, klasik büyüme hesaplarının tutmadığı, çağdaş yorumlara ihtiyaç duyulan zorlu bir dönemeçteyiz. Örneğin, Türkiye gibi bölgesinde güçlü, dünyada söz sahibi olmayı isteyen bir ülkenin yapacaklarını gözden geçirmesi kaçınılmaz.
Zira güç merkezlerinde tam anlamıyla eksen kayması yaşanıyor. Batı'dan Doğu'ya doğru yeni dünya kuruluyor.

***

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le Endonezya'da idik. Endonezya'nın G -20 üyesi olduğu, 700 milyar dolara yakın milli geliri ile dünyanın en büyük 10 ekonomisi yarışında nefesini Türkiye'nin ensesinde hissettirdiğini kaçımız biliyor? Peki ya İslam dünyasında, yönetimini seçimle işbaşına getiren demokrasi tecrübesinin kaç kişi farkında? Bugün Kuzey Afrika'da patlak veren olayların benzerini 1990'larda yaşayan, güç de olsa askeri rejimden kurtulan Endonezya'nın, "Müslüman bir ülke olarak Türkiye'nin demokrasiyle nasıl kalkındığını öğrenme isteği" ne kadar önemseniyor? Gel gör ki Uzakdoğu'dan esen rüzgârla yelkenini dolduramayan bir ülkenin, küresel rekabette şansı azalıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Gül, bu gerçeği bizlerle şöyle paylaştı:
"Bugün ABD, 'Biz nereye gidiyoruz?', 'Dünyanın birincisi miyiz?' diye kendini sorguluyor. 'Obezitede birinci oluyoruz' diye özeleştiride bulunuyor. Gerçekten de IMF raporlarına baktığımızda 10 sene sonra Çin birinci olacak. Yani dünyada sadece ekonomik merkez kaymıyor, siyasi merkez de kayıyor. En dinamik ülkeler Güneydoğu Asya'da. Bizim doğuyla ilgilenmemiz gerekir."
***

Ve işin özü, "büyük devlet" olma meselesi. Bu noktada Cumhurbaşkanı şu hususlara dikkat çekti:
1- Türkiye'de, ekonominin motoru olacak petrol, doğalgaz yok. Kalkınmasını sürdürülebilir kılacak bir ülkenin kendisinde olmayan doğal kaynakları dünyanın başka yerlerinde garanti etmesi lazım. Çin'in, Afrika'da aldığı ruhsatların herkese gösterdiği gibi. Türkiye, enerjide bir transit ülke ve sadece bununla övünemez. Petrolün kokusunu alıp da üretimini yapamamak Türkiye'nin en büyük noksanı. Bu nedenle şirketlerimizi Irak'ta petrol sahası almaya teşvik ediyoruz. Türkiye büyümesini devam ettirecekse daha sağlam ve az maliyetli kaynaklara ulaşmalı. Çünkü ithalatı çok. Daha çok ara malı alıyor. Oysa Endonezya gibi doğal kaynakları zengin ülkelerde, Afrika'da yatırım yapılabilirse bu sorun büyük ölçüde çözülür."
2- Bir ülkeyi silahlı kuvvetleri güçlü yapmaz. Kuşkusuz askeri güç önemlidir ama bir ülkeyi güçlü yapan o ülkenin politik yapısıdır. Yani demokrasisi, hukuku ve bu temel üzerinde yükselen ekonomisidir. Hukukun olduğu yerde ekonomi hızla gelişir, hukukun olmadığı yerde o ülkenin zenginleri bile yatırımlarını dışarı yapar. Bana, 'En önemli neyi görürsünüz?' diye sorarsanız, cevabım şudur: 'Türkiye'nin kendi içini sağlamlaştırması!' Pürüzsüz bir ülke haline gelmesi."
Ve son bir söz de bizden...
Bugün, TBMM'ye girme yolunda ilk adımı atmaya hazırlanan milletvekili adaylarına duyurulur.
Eğer "Yeni Anayasa konusunda bir fikriniz, Kürt ve Ermeni sorunlarının çözümüne ilişkin özgüveniniz, AB'ye entegrasyonda kararlılığınız, yeni nesil ekonomik reformlara dönük bilgi birikiminiz yoksa işiniz zor. Meclis'te sadece el kaldırıp indirmekle bir de bakmışsınız 4 yıl geçip gidivermiş!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA