Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Demokrasi açlığı

Devlet öylesine ilginç bir mekanizma ki! İsterse en zorlu sorunu bir gecede çözebilir, eğer tereddüt duyarsa aylar geçse de o kilidi kimse açamaz.
Devam etmekte olan açlık grevleri "devlet aygıtının" çalışma biçimi açısından çarpıcı bir örnek.
Önce şunu kayda geçirelim...
"Devletin emaneti altındaki bedenlerin ölüme yatırılması kabul edilebilir olmadığı gibi bu sürece kayıtsız kalmak da vicdani değildir." İnsani açıdan dramatik bir tablo ile karşı karşıyayız.
Gel gör ki eylemcilerin talepleri, cezaevi koşullarından kaynaklanmıyor. Yani, makul görülerek çözüm için adım atılabilecek hususlardan söz edilmiyor.

***
Öyle konular vardır ki iştahla ele alındığı da olur, aniden rafa kaldırıldığı da... İmralı tam da böyle bir konu. Artık 2009'daki olumlu atmosfer yok. Ankara'nın çözüm iradesini, aşırı özgüven hatta şımarıklık içinde heba eden aktörler şimdi eski görüşme trafiğinin yeniden başlatılmasına dahi razı olduklarını söylüyorlar.
Gerçekçi olmak gerekirse... Üç yıl öncesinden farklı evredeyiz. Bu, kendi kendini tekrar eden "psikolojik üstünlük evresi" aslında.
Örgütün dağ kadrosuna ağır darbe vuruldu. Mevsim değişti ve örgüt kış yapılanması için çekilmeye başladı. Geçici çatışmasızlık ilanı aşamasına geldi. KCK örgütlenmesi deşifre edildi. Hepsinden önemlisi, terör örgütü ile Kürt kökenli vatandaşları birbirinden ayırma stratejisi belli ölçüde netice verdi. Ve Türkiye, seçim takvimine girdi.
Bu veriler karşısında siyaset, terör örgütüne taviz olarak algılanabilecek bir adımı kolay kolay atamaz.
Kaldı ki açlık grevi yapanların bu yolla netice alması, kamu düzeni açısından risk oluşturabilir. Taleplerin nerede duracağı da belli olmaz. Düne kadar "Avukatlar İmralı'ya gitsin" diyenler alttan alta "KCK tutukluları da serbest bırakılsın, MİT Müsteşarı ile müzakere masası kurulsun" diye listeyi genişletmeye başladı bile.
Netice olarak...
Açlık grevleri ve ölüm oyunu üzerinden siyasi dava güdenler de bilinç kaybı sınırındaki bedenlere tercihleri dışında müdahaleye hazırlananlar da bu süreçten kazançlı çıkmaz.
İşte bu nedenle...
Taviz edebiyatına takılmadan, 4. yargı paketine şans vererek, terör suçunu yeniden tanımlayarak, AİHM kararları doğrultusunda bireysel özgürlük alanını genişleterek geleceği kurtarmak mümkün.
Son seçenek ne ölüm ne de zoraki yaşam.
TBMM'de hâlâ şans var. O şansın kullanılması BDP'li vekillerin açlık grevine katılımından değil, demokrasi açlığını doyuracak siyasi olgunluktan geçiyor.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA