Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Japonya yüksek standartlı ürün istiyor!

Uzakdoğu'nun G-7 üyesi Japonya'dayız. Tokyo'da Türk-Japon işadamları toplantısı öncesi, bir pazar olarak bu ülkenin bizim için barındırdığı fırsatları tartışıyoruz. Dış Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan; nükleer santral, enerjide arz güvenliği ve uydu gibi alanlarda Japonların Türkiye ilgisine dikkat çekiyor.
Fakat temel bir sorun var. Bu ilgi ve alaka iyi de Japonya ile Türkiye arasındaki ticaret açığı, evlere şenlik; toplamda 2.5 milyar dolarlık ticarette, aldığımız ile sattığımız arasında 10 kat fark var.
Bu farkı kapamak için çırpınıyoruz. Ülke pazarlarını eyalet bazında mercek altına alan yeni dış ticaret stratejimiz, neticede bu farkı kapatacak yöntemleri de geliştirebilir. Hatta tercihli ekonomik ortaklık anlaşması da gerçekleştirilebilir.
Burada iyi haber; Japon pazarı, bizi bekliyor. İşlenmiş gıda, deniz ürünleri, narenciye, konserve meyve, deri, temizlik ürünleri ve altın konusunda bu ülkeye ihraç edecek mallarımız var. Yalnızca gıda ithalatının 60 milyar dolar olduğu düşünülürse, Japon pazarının cazibesi ortaya çıkar.
Kötü haber ise bu standartlarımızla mal satmamız söz konusu değil. Japonlar, kendi tüketicisini koruma gerekçesiyle, standartlar üzerinden ithalatını tarife dışı engellerle kontrol altında tutuyor.
Bizim zaten sağlamak için zorlandığımız AB standartları, bu ülke için yeterli olmuyor. Zafer Çağlayan'ın Japon Ticaret Bakanı'ndan "ortak standartları belirleme" talebi, bu ülke ile ticaretin yönünü dengeye yaklaştırabilir.
Ülke masaları oluşturarak dış ticarette eyaletlere dek ticaretin bronşçuklarına giren çalışmalar, eninde sonunda meyvesini verecek ve bu gibi seyahatler yardımı ile bakanlık, yeni ticaret yolları açacak. Bu bir "gerek şart" idi ve yerine getiriliyor.
Fakat "yeter şart"; Japonya örneğindeki gibi bu yeni pazarlar için standartlarımızı yükseltmemizdir.
Üstelik "standart", işin bir yönü... Neticede yükseltilmiş dahi olsa greyfurttan söz ediyoruz. Oysa Japonya ile aramızdaki dev uçurum, yalnızca ihracat cirolarında değil ki... Onlar bize nükleer santral ve uydu satma derdinde iken biz henüz "greyfurt" aşamasındayız.
Uzakdoğu, dünyanın yeni güç ve zenginlik merkezi haline geldiği süreçte, Türkiye'nin yeni pazarlar kadar, bu pazarlara sattığı ürünlerin "katma değerini" de sorgulaması gerekiyor. Japonya'yı seviyoruz. Sebebini de bilmiyoruz. Fakat bu sevginin nimetlerini gördüğümüz de söylenemez. Mesela Zafer Çağlayan'ın ziyaret ettiği Japon Prensi'nin kızı, Topkapı'da çini ve seramik sergisi açacak. Bu, belki iki ülke arasındaki ilişkileri daha sıcak hale getirerek ticarette daha uygun iklim doğurabilir.
Geçen yıllarda, Tokyo Belediye Başkanı'nın İstanbul ziyareti, lale bayramına denk gelmiş, bizim lalelere hayran kalmışlardı. Belediye, onlara 100 bin lale hediye etmek istedi ancak doğrudan Japonya'ya gönderemedik. Ülkeye ancak Hollanda üzerinden hediyemizi ulaştırabildik.
Şimdiki temaslar, bu gibi tıkalı kanalları işler hale getirecek. Fakat ortada satacak "nitelikli", katma değeri yüksek ve "ileri standart" ürünlerimiz yoksa, ciro farkı asla kapanmayacak. Bu ürünleri de ancak "nitelik ve kalite dönüşümü" ile bizim sanayicimiz sağlayabilecek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA